Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA

KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR

http://www.eda-trabzon34.tr.gg


Hidayet de Dogru Yoldur Sirat-i Mustakiym de Dogru Yoldur

Bir çok hurafe dînimize girmis ve de dînimizi Kur’ân-i Kerim’in disinda farkli bir yere tasimayi basarmislardir.

Sevgili kardeslerim, günümüzde, “Sirati Mustakîm de dogru yoldur; hidayet de dogru yoldur.” ifadeleri geçmektedir. “Hidayet nedir?” diye bir sual vaki oldugunda dîn ilminin bugünkü sahiplerinin söyledikleri sey, ya da dînimize bugüne kadar ulastirilmis olan tarihsel gelisme içersindeki hidayetin tarifi, dogru yoldur; Sirati Mustakîm’in tarifi de gene dogru yoldur.
 Biz de soruyoruz: “Acaba Sirati Mustakîm bir dogru yol ise bu dogru yol nereye götürüyor? Hidayet dogru ise bu dogru yol nereye götürüyor?” Aslinda Sirati Mustakîm Allah’a götürür, hidayet de zaten Allah’a ulasmanin ta kendisidir. Ama ögrenilen yanlis dîn ilmi, insanlari “Insan ruhunun Allah’a ulasmasi” diye bir seyin olmadigina inandirmistir.
Üzerimizde Allahû Tealâ’nin defaatle farz kildigi Kur’ân-i Kerim’deki dizayn; insan ruhunun Allah’a ulasmasi, bütünüyle yok edilmistir. Ve deniyor ki: “Insan ruhu vücuttan ayrildi mi insan ölür. Ruh, insana hayat verir.” Oysaki Allahû Tealâ: “Hayati veren de Biziz; öldüren de Biziz; sadece Biziz.” diyor. “Öldüren de hayat veren de Biziz.”
-67/MULK-2: Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azîzul gafûru.
“Sizin hanginizin en güzel ameli yapacagini” imtihan etmek için ölümü ve hayati yaratan O’dur. Ve O; Aziz’dir, Gafûr’dur.


Ruh, Allahû Tealâ tarafindan üfürülmüstür. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teskurûn(teskurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (isitme hassasi), basar (görme hassasi) ve fuad (idrak etme hassasi) kildi. Ne kadar az sükrediyorsunuz.


Allahû Tealâ diyor ki: “Biz insana ruhumuzdan üfürdük, sonra ona fuadler (görme, isitme ve idrak etme hassalari) verdik.”
Öyleyse sevgili kardeslerim, burada çok açik bir vakia ile karsi karsiyayiz. Allahû Tealâ bize ruhundan üfürmüstür. Sonra mi? Sonra da üfürdügünü geri istiyor. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulastirmayi dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardim olunmazsiniz.


“Allah’a yönel ve Allah’a teslim ol; üzerine azap (kabir azabi) gelmeden önce.”
Ister cehennem azabi olsun, ister kabir azabi olsun; ikisinde de ölümden evvelki bir hayattan bahsediliyor. Allahû Tealâ: “Yoksa sonra yardim olunmazsin.” diyor.
Öyleyse Sirati Mustakîm nedir? Sirati Mustakîm’in ne oldugu konusu Nisa-175’te çok açik bir sekilde anlatilmistir. Allahû Tealâ diyor ki:

-4/NISÂ-175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhiluhum fî rahmetin minhu ve fadlin ve yehdîhim ileyhi sirâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Allah’a âmenû olanlari ve O’na sarilanlari (sarilmayi dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlin içine koyacak ve onlari, Kendisine ulastiran Sirati Mustakîm’e (Allah’a ulastiran yola) hidayet edecektir, ulastiracaktir.


“Kim Allah’a ulasmayi ve Allah’a sarilmayi (Allah’in Zat’inda yok olmayi) dilerse,  Allah onlari rahmetinin ve fazlinin içine koyar. Onlari Kendisine ulastiran Sirati Mustakîm’e iletir, Sirati Mustakîm’e vasil eder, Sirati Mustakîm’e ulastirir.”
Sirati Mustakîm neymis? Allah’a ulastiran yol. Hicr Suresinde Allahû Tealâ Sirati Mustakîm’in tarifini “Allah’a istikametlenmis yol” olarak yapiyor:

-15/HICR-41: Kâle hâzâ sirâtun aleyye mustekîm(mustekîmun).
Allahû Tealâ söyle buyurdu: “Iste bu, Bana yönlendirilmis (Bana ulastiran) yoldur.”


“sirâtun aleyye mustekîm: Bana istikametlenmis yol.” diyor. Yani insan ruhlarini Allah’a ulastiran yol.
Sirati Mustakîm’in muhtevasina bakiyoruz. Bir insan Allah’a ulasmayi diledigi an, Sirati Mustakîm’in üzerindedir. O yol, Sirati Mustakîm; mutlaka onun ruhunu Allah’a ulastiracaktir. Ama ruhu vücudundan ayrilmis midir? Hayir. Fakat o kisi istikamet üzeredir artik. Allah’a ulasmayi dileyen kisi cehennemden kurtulmustur. Çünkü Allahû Tealâ diyor ki:

-10/YÛNUS-7: Innellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulasmayi (hayatta iken ruhlarini Allah’a ulastirmayi) dilemezler. Dünya hayatindan razi olmuslardir ve onunla doyuma ulasmislardir ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardir.

-10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Iste onlarin kazandiklari (dereceler) geregince varacaklari yer atestir (cehennemdir).


            Allahû Tealâ öyle bir dizayndan bahsediyor ki: “Onlar, kesin sekilde Allah’a mülâki olmayi; ruhlarini ölmeden evvel Allah’a ulastirmayi (su dünya hayatini yasarken ruhlarini Allah’a mülâki kilmayi) dilemezler. Onlar dünya hayatindan razidirlar, onlar dünya hayatiyla mutmain olurlar. Onlar Bizim âyetlerimizden gâfil olanlardir. Kazandiklari dereceler itibariyle onlarin gidecekleri yer cehennemdir (atestir).” diyor.
Öyleyse Allah’a ulasmayi dilemeyen insanlar söz konusudur ve de gidecekleri yer cehennemdir.
Iste insanlar için söz konusu olan sey, Sirati Mustakîm üzerinden (Allah’a ulastiran bir yolla) Allah’a ulasmaktir. Gördük ki Allah’a mülâki olmak için kisinin talebi lâzimdir. Peki bu talep yeterli midir? Evet, yeterlidir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yesâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mi?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, diledigi kimseyi dalâlette birakir ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulastirir (hidayete erdirir).”


            “Allah dalâlette olanlari birakir (onlari, kendi hallerine birakir) ama o dalâlette olanlardan her kim Allah’a ulasmayi dilerse, Allahû Tealâ onlari mutlaka Kendisine ulastirir.”
Demek ki Allah’a ulasmayi dileyen, Allah’a mutlaka Allah tarafindan ulastirilmaktadir. Ama kisi dalâlette ise yani dalâletten kurtulmak istemiyorsa, Allah’a ulasmayi dilemiyorsa, Allahû Tealâ onu kendi haline birakir. Yalniz o dalâlette olanlardan herhangibirisi Allah’a ulasmayi diledigi an, Allahû Tealâ harekete geçer ve onu ta Kendisine ulastirana kadar, ki bu 6-7 aylik veya 7-8 aylik bir vetiredir,  bu süre içinde Allahû Tealâ o kisinin ruhunu Kendisine ulastirir; o kisi baska bir ifadeyle hidayete erer.
            Öyleyse Allah ile olan iliskilerimize bakiyoruz. Ne gördük? Sirati Mustakîm; Allah’a ulastiran yolun adidir. Bu sebeple Allahû Tealâ Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesinde: “Allah selâm yurduna davet eder.” diyor.

-10/YÛNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yesâu ilâ sirâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ina ulastirmayi) diledigi kimseyi, Sirati Mustakîm’e ulastirir.


Aslinda selâm yurdu burada, teslim yurdudur. Çünkü Allahû Tealâ arkasindan diyor ki: “Allah kimi o selâm yurduna ulastirmayi dilerse, onlari Sirati Mustakîm’e ulastirir.”
Sirati Mustakîm’i Nisa-175’de gördük. Sirati Mustakîm, insanlarin ruhunu Allah’a ulastiran yoldu. Öyleyse buradaki selâm yurdu, aslinda Allah tarafindan kisinin selâmlandigi teslim yurdudur; o kisinin ruhunun Allah’a ulastigi bir muhtevadir.
Sirati Mustakîm’i gözden geçirdigimiz zaman 4 sebîlden olustugunu görüyoruz. Kisi hangi mürside tâbî olmussa Sirati Mustakîm oradan baslar. O mürsidin bulundugu yerden itibaren ana dergâha (devrin imaminin dergâhina) kadar olan, yerin sathina paralel sebîl, ilk sebîl, yatay sebîl Sirati Mustakîm’in 1. ayagidir. Devrin imaminin dergâhindan itibaren 7 tane gök katini asan bir Tarîki Mustakîm olayi baslar.
Tarîki Mustakîm, Sirati Mustakîm’in 2. safhasidir; dikey bir yolculugu ifade eder. Zemin kattan 1. gök katina, oradan 2. gök katina sonra 3., 4., 5., 6., 7. gök katlarina ve 7. gök katinin 7 tane âleminin geçilmesiyle Sidretül Münteha’ya ulasma ve neticede de Sidretül Münteha’dan dikey bir yolculukla Allah’in Zat’ina ulasmak söz konusudur.
Mürsidin dergâhindan devrin imaminin dergâhina ulasmak; 1. yatay sebîldir.
Devrin imaminin dergâhindan Allah’in 7. gök katina ulasmak Tarîki Mustakîm adini alir; 2. sebîldir fakat bu seferki dikeydir.

-23/MU'MINÛN-17: Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halki gâfilîn(gâfilîne).
Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattik ve Biz, yaratmaktan gâfil degiliz.


Allahû Tealâ diyor ki: “Biz üzerinizde 7 tane yol kildik.”
7 tane tarîk. Allahû Tealâ 7 tane gök katindan bahsediyor ve bu 7 tane gök katinin herbirine bir evvelkinden bir yol vardir. Zemin kattan 1. kata, 1. kattan 2. kata ve böylece nihayet 6. kattan 7. kata; bu dikey bir yolculuktur. Adi Tarîki Mustakîm’dir. 
Allahû Tealâ Allah’a ulasmayi dilemeyenleri Tarîki Mustakîm’e ulastirmayacagini söylüyor:

-4/NISÂ-167: Innellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki onlar kâfirdirler ve Allah’in yolundan alikoyarlar (men ederler) (kendileri de Allah’in yolunda degillerdir). Andolsun ki onlar, uzak bir dalâlet içindedirler.

-4/NISÂ-168: Innellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
Muhakkak ki onlar, kâfirdirler ve zalimdirler (baskalarini da mürside ulasmaktan men edip saptirdiklari için). Allah, onlara asla magfiret etmez (günahlarini sevaba çevirmez) ve yola (Allah’a ulastiran yola, Sirati Mustakîm’e) ulastirmaz.

-4/NISÂ-169: Illâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Sadece cehennem yoluna ulastirir. Onlar orada ebediyyen kalacaklardir. Ve bu, Allah için kolaydir.

           
“Onlar ki Allah’a mülâki olmayi dilemezler ve baskalarini da Allah’in yolundan men ederler.”
Hem Allah’a ulasmayi dilemiyor insanlar hem baskalarini da Allah’in yolundan men ediyorlar. Allahû Tealâ böyle insanlarin Allah’in yolundan men ettiklerini söylüyor.
“Onlar, hem kâfirdirler hem de zalimdirler.” diyor. Allah’a ulasmayi dilemeyen herkes mutlak olarak kâfirdir. Ama baska insanlarin Allah’a ulasmasini engelleyenler, hem zalim hem kâfirdir. Baska insanlarin da Allah’a ulasmasina mâni oluyorlar. Allahû Tealâ: “Allah onlara magfiret etmez.” diyor. Sonra da “Allah onlari tarîke ulastirmaz.” diyor. Iste bu tarîk, Tarîki Mustakîm; Allah’a ulastiran yoldur.
Öyleyse sevgili kardeslerim Sirati Mustakîm, insan ruhunu Allah’a ulastiran yolun adidir. Peki, hidayet nedir?
Allah’a insan ruhunun ulasmasi, hidayete ermek olarak vasiflandirilmaktadir. Bundan 14 asir evvel bütün sahâbe hidayete ermislerdir. Zumer Suresinin 18. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).
Onlar, sözü isitirler, böylece onun ahsen olanina tâbî olurlar. Iste onlar, Allah’in hidayete erdirdikleridir. Ve iste onlar; onlar ulûl’elbabtir (daimî zikrin sahipleri).


            Allahû Tealâ: “Onlar sözü dinlerler, sözün en güzeline tâbî olurlar. Onlarin hepsi hidayete erdiler.” diyor, daha sonra ulûl’elbab da olduklarini söylüyor. Bu, su anda konumuzun disindadir. Ama “Onlar hidayete erdiler.” diyor, bütün sahâbe hidayete ermislerdir.
Hidayet nedir? Allahû Tealâ diyor ki:

-3/ÂLI IMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yesâ’(yesâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve sizin dîninize tâbî olandan baska kimseye inanmayin. (Habibim) de ki: “Hiç süphesiz HIDAYET, Allah’in (Kendisine) ulastirmasidir. (Insan ruhunun ölümden evvel Allah’a ulasmasidir.) Size verilenin bir benzerinin baska birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katinda (sizlerle) tartisacaklari için mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Hiç süphesiz fazl, Allah’in elindedir. Onu diledigine verir.” Ve Allah, Vâsi’un Alîm’dir. (Allah herseyi kusatan ve herseyi bilendir.)


            “Inne:  Muhakkak ki
           el hudâ: hidayet
hudallâhi: Allah’a ulasmaktir.”

-2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onlarin dînine tâbî olmadikça (uymadikça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razi olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya) iste o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eger onlarin hevalarina uyarsan andolsun ki; Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardimci olur.


”Inne:  Muhakkak ki
hudâllâhi: Allah’a ulasmak
huve: iste o
hudâ: hidayettir.”
Ama bazi meal verenler diyor ki: “Hidayet Allah’in ulastirmasidir.” Nereye oldugunun cevabini verelim; “Nereye?” sualini soralim. “Hidayet, Allah’in ulastirmasidir.” diyorlar. Nereye ulastirmasidir? Bu sualin cevabi, Sura Suresinin 13. âyet-i kerimesindedir:

-42/SÛRÂ-13: Serea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel musrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yesâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettigi (farz kildigi) seyi (seriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) firkalara ayrilmayin.” diye Hz. Ibrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. Isa’ya vasiyet ettigimiz seyi sana da vahyederek, size de seriat kildi. Senin onlari, kendisine çagirdigin sey (Allah’a ulasmayi dileme) müsriklere zor geldi. Allah, diledigini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulastirir (ruhunu hayatta iken Kendisine ulastirir).


“allâhu yectebî ileyhi men yesâu ve yehdî ileyhi men yunîb: Allah, diledigini Kendisine seçer ve O’na ulasmayi dileyen kisiyi (Allah’a yönelen kisiyi) Kendisine ulastirir.”
Allah kime ulastirir? Allah’a. Allah, kisilerin %90’dan fazlasini seçer. Onlardan çok azi Allah’a ulasmayi dilerler ve sadece onlari Allahû Tealâ Kendisine ulastirir.
Sevgili kardeslerim, Allahû Tealâ’nin dizayni budur. Eger birisi size derse ki: “Innel hudâ hudallâhi: Muhakkak ki hidayet Allah’a ulasmaktir degil; Allah’in ulastirmasidir. Muhakkak ki hidayet Allah’in ulastirmasidir.” “Tamam, nereye ulastirmasidir?” deyin. Cevap verin. Onlardan cevap alinmasi mümkün degil tabiî. Çünkü insanlar Allah’in Allah’a ulastiracagini kabul etmiyorlar. Kafalarindan bir harita çizmisler, bir ilim tahsili ortaya çikmis asirlar boyunca ve bu bir hurafe dogurmus: Ruhun hayat verdigi ve ruh vücuttan ayrilirsa kisinin öldügü. Oysaki ruh vücuttan ayrildigi için kisi ölmez, tam aksine kisi öldügü için ruh vücuttan ayrilir.
Biliyorsunuz ki fizik vücudumuz manyetik alanlarin sahibidir. Bu manyetik alanlardan arti kutup ruhu, eksi kutup nefsi kendisine çeker. Ikisi de bu sebeple fizik vücudun içine bir manyetik alan standardi içinde çekilirler. Ama kisinin ölmesi için Azrail (A.S) ve O’nun yardimcilari kontagi kapatirlar yani vücudun elektrik enerjisini keserler. Mitekondriler, 70 trilyon hücrenizdeki o trilyonlarca mitekondri, elektrik enerjisi üretemez. Üretemezse ne olur? Üretemezse, hayatiniz kayar, hayatiniz bitmistir. Iste elektrik enerjisi üretemedikleri için manyetik alanlar da yok olur.
Manyetik alanlarin yok olmasi ise fizik vücudun nefsi ve ruhu kendisine çekmesini bitirir. Artik fizik vücut ne nefsi ne de ruhu kendisine çekemez. Bu çekim kuvveti yok oldugu için vücuttan ruh da nefs de ayrilmak zorundadir. Çünkü onlarin çekim kuvvetinin manyetik alanlarinin karsiti, artik fizik vücutta mevcut degildir ve bu sebeple onlarin fizik vücuda girmesi artik mümkün degildir. Vücuttan ayrilmak mecburiyetindedirler.
Azrail (A.S) ruhu alip veya onun ölüm meleklerinden bir tanesi ruhu alip mutlaka Allah’in katina kadar çikartir. Sidretül Münteha’ya kadar. Sidretül Münteha’dan sonra da ruh Allah’a dogru tek basina dogru yola çikar; Allah’in Zat’ina ulasir.
Öyleyse olay neyi ifade ediyor? Insan ruhunun Allah’a ulasmasini. Öyleyse hidayet, Allah’a ulasmaktir. Insan ruhunun Allah’a ulasmasidir. Hidayete “dogru yol” dedikleri zaman, dogru yol diyenlere su sual soruldu. “Güzel, peki dogru yol. Bu dogru yol nereye ulastirir? Insani mi ulastirir, ruhunu mu, nefsini mi, neyini ulastirir, nereye ulastirir?” Bu suale kimse cevap veremiyor. Çünkü asirlardan beri Kur’ân-i Kerim’den “ulasma” kavrami yok edilmistir. Yani iblis öyle korkunç tuzak kurmus ki; bu kurdugu tuzakla ilim bütünüyle yok olmustur. Insanlarin Allah’a ulasabilmesi artik mümkün olmayan bir standart içeriyor.
 Sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, öyleyse muhtevaya bakalim beraberce; ne görüyoruz? Insan ruhunun Allah’a ulasmasi hidayettir. Sirati Mustakîm de insanlari Allah’a ulastiran yolun adidir. Zaten bir yol olan Sirati Mustakîm’e “dogru yoldur” diyorsunuz. Hem de yol olmayan; tam aksine o yolun üzerinden bir yolculukla Allah’in Zat’ina ulasmak olan hidayete gene “dogru yol” diyorsunuz. O zaman ikisinin birden ayni seyi ifade etmesi mümkün degildir. Nitekim bugüne kadar hiç kimse “Sirati Mustakîm dogru yolsa nereye ulastirir?” sualinin cevabini veremedi. “Hidayet dogru yolsa nereye ulastirir?” sualinin cevabi gene verilemedi. Çünkü bu bir uydurma ifadedir.
Allahû Tealâ “Sirati Mustakîm” dedigi zaman, iki kelime kullanmaktadir. Sirat; yol demek, Mustakîm; istikamet üzere olan demektir. Allahû Tealâ Hicr Suresinin 41. âyet-i kerimesinde: “Bana istikametlenmis yol.” diyor. Ayrica bu yolun Allah’a ulastirdigi da Nisa-175’de kesinlik kazanmaktadir. O zaman Sirati Mustakîm’e “dogru yol” demek ve dogru yolun nereye ulastirdigini izah edememek; ikisi de bir hurafeye inanmanin standardini içerir.
 Sevgili kardeslerim, böyle olmamali. Hepimiz el birligiyle Kur’ân’i arastirmaliyiz, beraber olmaliyiz, birarada olmaliyiz. Birbirimizden fikir sormaliyiz, fikir teatti etmeliyiz,  bir âyet-i destekleyen bir çok âyet bulmaliyiz. Yalanlayanlar varsa onu bulmaliyiz, el birligiyle hurafeleri yok etmeliyiz.
Asil olan Kur’ân-i Kerim’dir. Bundan 14 asir evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V)’de sadece Kur’ân-i Kerim vardi. Yani Peygamber Efendimiz Kur’ân-i Kerim’le hükmediyordu. Elbette her seferinde Allah’tan sorarak. Allah’in sasmaz kontrolündeydi.
Öyleyse eger insanlar Sirati Mustakîm’e “dogru yol” diyorlarsa, hidayete de “dogru yol” diyorlarsa, bu iki tabirin ayni sey oldugunu hiç kimse iddia edemez. Sirati Mustakîm bir yoldur, hidayet ise o yol üzerinden ruhun Allah’a ulasmasidir.
Sevgili kardeslerim, Allahû Tealâ’ya insan ruhunun ulasmasi söz konusudur ve üzerimize farzdir. Bu bir emir midir? Evet, bir emirdir.  Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulastirmayi dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardim olunmazsiniz.

           
“Üzerinize azap gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun.”
Allah’a dönmek ve O’na teslim olmak. Rad Suresinin 21. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ söyle buyuruyor:

-13/RA'D-21: Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’in (ölümden evvel), Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini), O’na (Allah’a) ulastirirlar. Ve Rab’lerine karsi husû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


            “Allah’in Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini) onlar, Allah’a ulastirirlar.”
Allah’in Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi… Öyleyse bir emir söz konusudur. Allahû Tealâ üzerimize farz kiliyor, emrediyor.

-73/MUZEMMIL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin Ismi'ni zikret ve herseyden kesilerek O’na ulas.


Burada Allah’a ulasmak emredilmektedir. Iste bu hidayettir; ruhun Allah’a ulasmasidir.
Öyleyse sevgili kardeslerim, Allahû Tealâ’nin muhtevasina baktigimiz zaman, hidayeti insan ruhunun Allah’a ulasmasi olarak görüyoruz. Üzerimize farz kilinmis ama insanlar hidayeti “dogru yol” olarak vasiflandirdiklari an, bütün bu kavramlar yok ediliyor. Oysaki Kur’ân-i Kerim hiçbir seyi açikta birakmamistir. Herseyin hüviyetini, çerçevesini çizmis, muhtevasini vermis, neyin farz oldugunu neyin olmadigini açik bir sekilde ortaya koymustur.
Sirati Mustakîm; insan ruhunu Allah’a ulastiran yolun adidir. Ruhun, insan hayattayken ulasmasi ise hidayettir. Öyleyse ne Sirati Mustakîm dogru yol olarak vasiflandirilabilir ne de hidayet dogru yol olarak vasiflandirilabilir. Sirati Mustakîm bir yoldur; ama Allah’a ulastiran bir yoldur. Hidayet ise bir yol degildir; bir yol olan Sirati Mustakîm üzerinde yapilan ruhun yolculugu ile ruhun Allah’a ulasmasidir.
Sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allah’a sonsuz hamd eder sükrederiz ki böylece bir sohbeti daha sizlerle birlikte tamamlamis oluyoruz. Görüyoruz ki “Sirati Mustakîm de dogru yoldur, hidayet de dogru yoldur.” ifadesi, Kur’ân’a tamamen ters düsmektedir. Bunlar, geçmisten kalan miraslardir ve de seytanin devreye girerek kararttigi ve hüviyet degistirdigi Kur’ân’in hakikatlerinin battallasmasi, yok edilmesi, gözden kaybedilmesi söz konusu olmus, bu yanlis bilgiler isiginda bugünlere gelinmistir. Ve insanlar bu yüzden hidayete ermek imkânini tamamen ellerinden kaçirmis durumdadirlar.
Sevgili kardeslerim, Allahû Tealâ’nin hepinizi hem cennet saadetine hem de dünya saadetine ulastirmasini, Yüce Rabbimizden dileyerek konumuzu insaallah burada tamamlamak istiyoruz.

 

Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol