Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA

KONU 16 - MEHDİ A.S

http://www.eda-trabzon34.tr.gg


Onun Adi Adima, Babasinin Adi Babamin Adina Ayar’ Hadîs-i Serif
Mehdi As


Eûzubillâhiminesseytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Sevgili kardeslerim! Allahû Tealâ’nin izniyle, Efendimizin himmetiyle, Allah’in bir zikir sohbetinde, yine bir cuma günün aksaminda birlikteyiz, gönül gönüleyiz. Insaallah sevgili kardeslerim, bu sohbetime birçok insanligin merakla üzerinde durdugu mütasabih olan bir Hadîs-i Serif ile baslamak istiyorum. Ebu Davud ve Tirmizi’nin Ibni Mesut (R.A)’dan nakil ettiklerine göre, Allah’in Resûl’ü (S.A.V) söyle buyurmustur:

 

Dünyadan bir gece bile kalsa, Allah o geceyi uzatir ve Ehli Beyt’imden birisi gelerek dünyaya hakim olurdu. ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR. Daha önce yeryüzü nasil zulümle dolduysa, o, onu adaletle dolduracaktir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 11)

 

“Dünyanin yikilmasina birgün kalsa bile, Cenab-i Hak o günü uzatir; Ehl-i Beytimden ismi ismime, babasinin ismi babamin ismine uygun birini gönderir…” (Ebû Davud, Mehdi: 4; Tirmizî, Fiten: 43.)

Insaallah sevgili kardeslerim! Bu Hadîs-i Serif’e dikkat edildiginde görülür ki bu Hadîs-i Serif, mütesabih bir hadîsdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in buradaki ifade buyurdugu “uygun, uyar” kelimesi, Hz. Mehdi (A.S)’in adinin illâ Muhammed veya Ahmed olmasi ve babasinin adinin da Abdullah olmasi mânâsina gelmemektedir.

Bu konuda Saidî Nursî Hazretlerinin de Risale-i Nur külliyatinin Tilsimlar, Mecmuasinin 203 ve 204 numarali sahifelerindeki açiklamalarina göre bu Hadîs-i Serifteki mânâyi gösteren uyma sözcügü “tevafuk” sözcügü ile ifade edilmistir; fakat “tetabuk” kelimesi kullanilmamistir. Bu Hadîs-i Serife benzeyen birçok tercüme edilmis hadîsler de vardir, fakat bu Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in biraz önce açikladigimiz birbirine uyan, fakat birbirinin tipatip aynisi olmayan mânâsina gelen tevafuk kelimesinin mânÂsiyla açiklanmis olan “ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR” hadîsi, yani bu uygun kelimesi ile açiklanmis Hadîs-i Serif, en saglam ve sahih olanidir.

Bediüzzaman Hazretleri Sualarda, ahir zamanda vuku bulacak olaylarla ilgili hadîslerin bir kisminin aynen mütesabih âyetler gibi ince ve derin mânâlari oldugu için, muhkem hadîsler gibi herkesin tefsir edemedigini ve ince derin mânâlarini bilemedigini ve ancak kendilerine göre bir yorum getirdiklerini söyler. Der ki:

…âhir zamanda vukua gelecek hâdisâta dair hadîslerin bir kismi, mütesabihat-i Kur’âniye gibi, derin mânâlari var. Muhkemat gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir (açiklama) yerine tevil (yorum) ederler. Sualar | Besinci Suâ | 497,798 (708)

 

Iste sevgili kardeslerim, ne yazik ki bu Hadîs-i Serifden de birçok mevzu hadîsler meydana gelmis ve sanki ahir zamanda gelecek olan Mehdi (A.S)’in adinin Muhammed, Ahmed ve babasinin adinin da Abdullah olcakmis gibi birçok yorum getirilmis. Bediüzzaman Hazretleri bu konuda söyle buyuruyor:

Ve Âl-i Beyt’ten olduguna göre ismi, ism-i Nebîye (A.S.M.) ve pederinin ismi, ism-i ebî Nebîye (A.S.M.) uya­caktir….

 

…Ayrica yukaridaki Hadîs-i Serif te, Hazret-i Mehdi’nin ismi Peygamberimiz (A.S.M.) ismine, babasinin ismi de babasinin ismine uyacagi gayet yüksek bir belagatla ifade buyurulmustur.

 

Yalniz dikkat etmek lâzimdir ki: Hadîs-i serifte bu mânâyi gösteren yani tevafuk uymak mâna­sini kelimesiyle irad buyurulmus olup, tetabuk kelimesi ihtiyar edilmemistir. Çünkü tetabuk kelimesiyle irad buyurulmus olsaydi Hz. Mehdinin isminin aynen Muhammed veya Ahmed olmasi icab edecek o zaman itiraza mahal kalmayacakti, herkes tasdik edecekti. Halbuki böyle olsa yani hâdise-i istikbâliye bir derece perdeli ve kapali olmazsa teklif kalkar, ihtiyar kalkar. O zaman bu dâr-i dünyanin bir dâr-i imtihan ve tecrübe olmasinin mânâ ve hikmeti kalmazdi.(Tilsimlar Mecmuasi 203-204)

Insaallah bu hadîsdeki irad buyurulan “TEVAFUK” kelimesi lûgat mânâsiyla: Birbirine uygunluk olup fakat tipatip birbirine uygun olmayan, tipatip birbirinin aynisi olmayandir, tipa tip birine benzeyen anlamina gelmez.

“TETABUK” kelimesinin lûgat mânâsi ise “biribirine aynen, tipa tip uymak, demektir. Yani Hadîs-i Serifte bu benzerlik tetabuk sözcügü ile ifade edilmis olsaydi, Hz.Mehdi (A.S)’in isminin aynen Muhammed veya Ahmed, babasinin isminin de Abdullah olmasi icap ederdi. Fakat Bediüzzaman Hz.lerinin açikladigina göre Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu benzerligi tetabuk kelimesi ile degil, tevafuk kelimesi ile ifade etmistir.

Yani bu hadîse göre Peygamber Efendimiz (S.A.V) adi adimin tipatip aynisi dememistir, uyar benzer, demistir. Bu sebepten dolayi bu hadîslerin sahih olani “uyar” kelimesiyle tercüme edilen hadîsdir.

Sevgili kardeslerim! Görüldügü gibi Mehdi (A.S)’i birçok risalelerinde müjdeleyen Said-i Nursî Hazretleri, bu Tilsimlar Mecmuasinda da Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Mehdi (A.S) için ifade buyurdugu bu Hadîsi Serifin mütesabih bir hadîs oldugunu ve Hazreti Muhammed (S.A.V)’in burada imtihan sirriyla perdeli ve kapali bir anlatimi tercih ettigini ve eger ki gelecege yönelik hadîsler bir derece perdeli ve kapali olmasaydi o zaman cüzzi iradeye yüklenen seçim hakki, imtihan ve tecrübenin bir mânÂsi kalmazdi, buyuruyor. Yani her sey açik açigina söylenseydi o zaman da imtihan devreden kalkardi.

Çünkü Saidi Nursî Hazretlerinin de söyledigi gibi, imtihan dünyasindayiz ve Mehdi (A.S) ahir zamanin en büyük imtihanidir ve O’nunla ilgili birçok hadîslerde imtihan sirriyla mütesabihtir. Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’in gelecekle ilgili beyan ettigi hadîslerin mütesabihat olarak vaz’edilmesi kadar dogal bir sey yoktur.

Öyleyse sevgili kardeslerim! Insaallah Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in inâyeti ve Efendi Hazretlerinin himmetiyle neden Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimiz bu hadîsde Mehdi (A.S) için  “adi adima uyar” demistir, bu konuyu inceleyelim.

Nasil ki Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimiz Mehdi (A.S)’i “Mehdi” ünvaniyla müjdeleyerek burada onun kendisinin en üst seviyede hidayette olup, insanlari hidayete erdiren vasfin sahibi oldugu için lâkabina isaret etmistir ve gene ayni sekilde bu hadîsde de “adi adima uyar” ifadesiyle “Muhammed” isminin mânâsi, övülmüs, medhedilmis oldugu için ve “Ahmed” ismi de; çok hamdeden ve övülmeye medhedilmeye lâyik olan mânasina geldigi için, burada Mehdi (A.S)’in naminin övülmüs, medhedilmis, övülmeye medhedilmeye lâyik olan ve en üst seviyede hamd eden kisi olacagina isaret etmis ve imtihan sirriyla mütesabih olarak böyle perdeli ve kapali bir anlatimi tercih etmistir.

Gerçekten de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 27’de buyurdugu hadîsinde: “Devrinde yeryüzünün en hayirlisi kendisi olacaktir.” ve gene Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 58’de: “Mehdi (zamanindaki) insanlarin en hayirlisidir.” diye buyurdugu gibi, Mehdi (A.S) zamaninda en üst seviyede hamd eden ve devrin en hayirli kisisi, zamanin imami oldugu ve 14 asir önce Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafindan övülmüs ve bütün devirlerde beklenilmis ve medhedilen büyük bir kisilige sahip oldugu için, burada Peygamberimiz (S.A.V) “adi adima uyar” ifadesiyle, onun namina isaret etmistir.

Sevgili kardeslerim! Nasil ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) Incil ve Tevratta adi övülmüs ve ahir zamanin peygamberi olarak beklenmisti. Hz. Mehdi (A.S) da ayni sekilde nami asirladir medhedilerek ahir zamanda Peygamberimiz (S.A.V)’in varisi ve ehl-i beytinden olarak bütün âlem-i Islâm’in basina geçmesi beklenmistir.

Ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “ONUN ADI ADIMA, BABASININ ADI BABAMIN ADINA UYAR. Daha önce yeryüzü nasil zulümle dolduysa, o, onu adaletle dolduracaktir.” diye buyurdugu gibi, nasil ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) 14 asir önce zülum ile dolu yeryüzünü adaletle doldurmus ve onun zamaninda asri saadet dönemi yasanmisti, ayni sekilde Mehdi (A.S)’da hidayetin ve Kurân hakikatlerinin unutuldugu ahir zamanda, zülum ile dolu yeryüzünü adaletle dolduracak ve insaallah ikinci bir asri saadet dönemi yasanacaktir. 

V e iste bu sebepten dolayi, Hz. Mehdi (A.S)’in naminin asirlardir övülmüs olmasi ve Muhammed ümmetinin en hayirlisi ve medhedilen, beklenilen olmasi ve bütün dünyada sulh ve sükûnu saglayarak ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i vekâleten bir devrin imami olarak bütün Islâm âleminin basina geçecek olmasi sebebiyle, Peygamber Efendimiz (S.A.V) “adi benim adima uyar” diyerek, burada onun namina isaret etmistir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) gene baska bir hadîsinde söyle buyuruyor:

 

“Ehli beytimden ismi ismime benzeyen bir kisi Araplarin basina geçip idarelerini eline alincaya kadar dünyanin sonu gelmeyecektir.” (Ebû Dâvûd, Mehdi, 7) Sünnen-i Tirmizî: Bölüm 52 hadîs no:2230

 

“Ehli beytimden ismi ismime benzer bir kisi is basina geçecektir.” Âsim diyor ki: Ebû Salih, Ebû Hüreyre’nin söyle dedigini bize aktardi: “Dünyanin bir günlük ömrü kalmis olsa bile o kimsenin basa geçmesi için Allah o günü uzatir.” (Ebû Dâvûd, Mehdi: 7) Sünnen-i Tirmizî: hadîs no:2231

Ve ayrica Bediüzzaman Hz. Emirdag Lahikasi 232’de: “Ikinci vazifesi: HILAFET-I MUHAMMEDIYE (a.s.m.) ÜNVANI ILE(Peygamberimiz (S.A.V)’ in halifesi ünvani ile) seair-i Islâmiye’yi (Islâm ahlâkinin esaslarini) ihya etmektir (yeniden canlandirmaktir)” diyerek, Hz. Mehdi (A.S)’in “Peygamberimiz (S.A.V)’in halifesi yani Peygamberimizin vekili olarak bütün Islam âleminin basinda bir imam, yani halife vasfini tasiyacagini” bildirmesi, O’nun Peygamberimiz (S.A.V)’in varisi, Allah’in halifesi olarak basa geçecegini ve O’na tâbî olunacagini açik olarak göstermektedir.

Ayni sekilde Saidi Nursî Hazretleri, Hazreti Mehdi (A.S) için On Besinci Mektup  60’da: ..EHL-I VELÂYET (velî kullarin) ve EHL-I KEMÂLIN (kâmil mürsidlerin, kemâle ermis kimselerin) BASINA GEÇECEK, Âl-i Beytten Muhammed Mehdi (Hazreti Muhammed (S.A.V)’in Âl-i beytinden Mehdi) isminde bir zât-i nuranî, o Süfyanin sahs-i mânevîsi olan cereyan-i münafikaneyi öldürüp dagitacaktir.” diyerek,

ve gene Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektup | 426’da: “HZ. MEHDI BASINA GEÇIP, TARIK-I HAK ( Hak yoluna, Allah’a ulastiran hak yola) ve HAKIKATE sevk edecek…” diyerek, Hazreti Mehdi (A.S)’in Hz. Muhammed (S.A.V)’in varisi ve devrin bir imami olarak bütün ehl-i velâyet ve ehl-i kemalin ve bütün müslümanlarin basina geçerek, bütün dünyadaki zülûmati dagitacagini ve Allah’a ulastiran hak yola ve hakikate sevkedecegini bildiriyor, sevgili kardeslerim.

Ayni sekilde Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hadîs-i Serif’lerinde söyle buyuruyor:

 

Kiyâmetin kopmasi için zamanda sadece bir günden baska vakit kalmamis da olsa Allah benim Ehl-i Beyt’imden bir zati gönderecek yeryüzü zulümle doldugu gibi, o yeryüzünü adaletle dolduracak. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)

 

Ibn-i Cerir, Tehzib-il Asar’da söyle tahric etti (ortaya koydu): Muhammed ümmetinin en hayirlisi ve sizin zorluklari gideren velîniz olan kimseye katilin… O Mehdi’dir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57

Ve nasil ki Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimiz birçok Hadîs-i Serif’lerinde Mehdi (A.S)’i övmüs medhedmis ve müjdelemistir, ayni sekilde Mehdi (A.S) Kur’ân-in bazi âyetlerinde de müjdelenmistir. Bunu hepimiz biliyoruz, sevgili kardeslerim. Ve bütün dünyaya haykiriyoruz.

Yüce Rabbimiz, Duhan Suresinin 10, 11,12,13 ve 14. âyetlerine göre  Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e: “Artik gögün, apaçik duman (fitne) getirecegi günü gözle.” diyerek kalp gözüne gelecegi, kendisinden sonra yasanacak ahir zamani gösteriyor. Iste sevgili kardeslerim, nasil ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) Allah’in kendisine bildirdigi ve gösterdigi  ahir zamandan bir çok hadîslerle Hz. Mehdi’yi müjdelemistir ve bütün zamanlara isaret eden Kur’ân-i Kerim’de de Allahû Tealâ, Mehdi (A.S)’i açikliyor ve Peygamberimiz (S.A.V)’e bu âyet-i kerimede ahir zamandaki yasanacak olan gelecegi ve Hz. Mehdi (A.S)’i gösteriyor. Yüce Rabbimiz, Habibi Muhammed (A.S)’a Kurân-i Kerîm’de söyle hitab ediyor. Eûzubillâhiminesseytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm:

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).

Artik gögün, apaçik duman (fitne) getirecegi günü gözle.

44/DUHÂN-11: Yagsân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun).

(O fitne ki) insanlari (insanlarin büyük kismini) sarmistir. Iste bu, elîm bir azaptir.

44/DUHÂN-12: Rabbeneksif annel azâbe innâ mû’minûn (mû’minûne).

(onlar) Rabbimiz, azabi bizden kaldir. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.(derler)

44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).

Onlara (herseyi) açiklayan bir resûl gelmisti. (Buna ragmen resûlün söylediklerinden) ibret almadilar.

44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun).

Ve (O’NA) (seytan tarafindan vahyedilerek) “ögretilmis” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

Sevgili kardeslerim! Insaallah kisaca önemli bir konuya deginmek istiyorum ki, ahir zamanda nebî ve resûl kavramlari karistirilmis ve insanlar, her resûlün bir peygamber oldugunu iddia ediyorlar. Fakat her zaman âyeti kerimelerle ispat etmeye çalistigimiz gibi Kurânda geçen her resûl bir nebî yani bir peygamber degildir. Ahzap Suresinin 40. âyetine göre Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz nebîlerin sonuncusudur ve O’ndan sonra bir peygamber yani bir nebî gelmeyecektir. Fakat bu âyette, resûllerin sonuncusudur demiyor, Yüce Rabbimiz.

33/AHZAB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine) ve kânallâhu bi kulli sey’in alîmâ(alîmen).

Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babasi olmamistir (degildir). Fakat Allah’in Resûl’ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, herseyi en iyi bilendir.

Yüce Rabbimiz burada, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine) nebîlerin sonuncusu, buyuruyor. Resûllerin sonuncusudur, demiyor, sevgili kardeslerim. Ve açik olarak görüldügü gibi Duhan Suresinin 10, 11, 12, 13. ve 14. âyetlerindeki bu Resûl, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra gelecek olan ve peygamber olmayan bir resûl, bir elçi, bir uyaricidir. Nebî (peygamber) olmayan bir velî resûldür. Devrin imamidir ve mehdi Resûl’dür.

Allahû Tealâ Duhan Suresinin bu âyetlerinde, çok açik bir sekilde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hidayetin unutuldugu ahir zamanda biz mü’minleriz diyen fakat gizli sirkin içinde olup gerçek mü’min olmayan kisilerin üzerine bir resûlün yani Mehdi Resûlün gelecegini ve insanlarin ondan yüz çevirecegini bildiriyor.

Ve gerçekten de âyette: “Onlara (herseyi) açiklayan bir resûl gelmisti. (Buna ragmen resûlün söylediklerinden) ibret almadilar. Ve (O’NA) (seytan tarafindan vahyedilerek) “ögretilmis” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.” diye buyuruldugu gibi, Mehdi (A.S)’i, 1996 senesinde komuoyunun önünde yalanladilar ve O’ndan yüz çevirdiler.

Bu sebepten dolayi sevgili kardeslerim, birçok hadîslerinde Duhan Suresinin 10. âyetine isaret ederek, Mehdi (A.S)’in birçok fitnelerin zuhur ettigi  ahir zamanda çikacagini ve gene bu âyetteki gibi ahir zamandaki insanlarin O’ndan yüz çevirecegini kalp gözüyle gelecegi görerek bilen Peygamber Efendimiz (S.A.V), O’na (Mehdi Resûl’e) tâbî olunmasi gerektigini emretmistir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) Duhan Suresine isaret eden bazi Hadîs-i Serif’lerinde söyle buyuruyor:

Tozlu, dumanli karanlik bir fitne görülecek, bunu digerleri takib edecek, ta ki Ehli Beyt’imden kendisine Mehdi denilen bir zat çikincaya kadar. SAYET ONA YETISIRSEN ONA TÂBÎ OL VE HIDAYETE ERENLERDEN OL. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)

Bir gün Avf bin Malik’e Allah Resûlü “Çok karanlikli ve siddetli bir kisim fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip eder. O kadar ki bu Ehl-i Beytimden Mehdi denilen bir zat çikincaya kadar devam eder. SEN ONA ULASTIGINDA TÂBÎ OL KI, HIDAYETTE OLANLARDAN OLASIN.” buyurmuslardi. (Süyûtî, el-Havî, 2:67, 68; el-Burhan, v. 87a.)

 

„Siz o geleni görünce kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa (gidip) ONA BEY’AT EDINIZ. ÇÜNKÜ O, ALLAH’IN HALIFESI MEHDI’DIR. (Sünen-i Ibni Mâce Tercemesi ve Serhi, Kahraman Yayinlari: 10/348. hadîs no: 4084)

Çünkü O, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in 14 asir önce müjdeledigi Mehdi (A.S)‘dir. Ve O, Allah’in Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e indirdigi Kur’ân’i açiklayan, insanlari hidayete çagiran, bu zamanda Allah’in dînini temsil eden Devrin Halifesi, Imami, Resûl’ü, elçisi, neziridir. O’ndan yüz çeviren, Kur’ân’dan yüz çevirmistir. Çünkü O, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir vekilidir, vekâleten görevlidir. Bu sebepten dolayi kim O’na itaat eder, tâbî olur biat ederse, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olmus gibidir. Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) gene baska bir hadîsinde söyle buyurmustur:

 

“Kiyâmete yakin zamanlarda… bazi kimseler çikacak bunlar Kur’ân okuyacaklar fakat okuduklari Kur’ân köprücük kemiklerinden asagi geçmeyecektir. Insanlarin en hayirlisi olan Muhammed (s.a.v.)’in sözlerini söyleyecekler fakat okun yaydan çiktigi gibi Islam dîninden çikacaklardir.” (Dârimî, Fiten: 22) Sünnen-i Tirmizî: haids no: 2188 bölüm 24)

Iste sevgili kardeslerim! Duhan Suresinde buyuruldugu gibi, ahir zamanda hak mü’min olmanin gerçeklerinin unutuldugu ve insanlarin büyük çogunlugunun “elhamdülillah müminleriz” dedikleri halde fakat fitnede, gizli sirkin içinde bulunduklari ve Kur’ân okuduklari halde, okuduklari Kur’ân girtlaklarindan öteye geçmeyen yani Kur’âni okuduklari halde, asil hak mü’min olmanin hakikatlerinin ve hidayetin unutuldugu gibi, fakat kendilerinin dîni yasadiklarini zanneden, fakat  Islâm’i, gerçek hakikatleri yasamayan insanlarin çogunun firkalara ayrildiklari, ilmin ortadan kaldirildigi, Kur’ân’in unutuldugu bu zamanda Furkan Suresinin 27. 28. 29. ve 30. âyetlerindeki bildirilen, Kur’ân’in terkedildigi bu ahir zamanda vazifeli Mehdi Resûl diyor ki: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrildi (Kur’ân’i terketti).” Iste sevgili kardeslerim! Yüce Rabbimiz gene Mehdi (A.S)’in bu devrindeki insanlara hitab ettigi bu âyetlerde söyle buyuruyor:

 

25/FURKÂN-27,28: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen). Yâ veyletâ leytenî lem ettehiz fulânen halîlâ(halîlen).

Ve o gün, zalim ellerini isirir: “Keske resûlle beraber (Allah’a giden) bir yol ittihaz etseydim.” der. Yaziklar olsun, keske ben filani (o kisiyi) dost edinmeseydim.

25/FURKÂN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kânes seytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).

Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptirdi ve seytan, insana yardimi engelleyendir.

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran).

Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrildi (Kur’ân’i terketti).” dedi.

Sevgili kardeslerim! Her ne kadar Furkan Suresinin 30. âyetindeki bu Resûl’ün, Peygamber Efendimiz (S.A.V) oldugunun kanaatine varsalarda, bu Resûl’ün Peygamber Efendimiz (S.A.V) olmasi mümkün degildir, sevgili kardeslerim. Çünkü Al-i Imran Suresinin 119. âyetine göre O’nun (Peygamberimiz (S.A.V)’in) döneminde Kur’ân bütün boyutlariyla yasanmistir. Baslarinda O büyük Sultan, Nebîler Sultani Muhammed  (S.A.V) oldugu için. Al-i Imran Suresinin 119. âyetinde buyurulur ki:

3/AL-I IMRAN-119: Hâ entum ulâi tuhibbûnehum ve lâ yuhibbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi),

(Ey mü’minler)! Siz öyle kimselersiniz ki; onlar, sizi sevmedikleri halde siz, onlari seversiniz ve siz Kitab’in bütününe îmân edersiniz.

Sevgili kardeslerim! Kur’ânin asil hakikatlerinin unutularak, Kur’ânin asil gerçeklerinin terkedildigi, insanlarin Kur’ândan ayrildigi devir bu devirdir, ahir zamandir. Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in kalp gözüne nasil ki, Duhan Suresine göre 14 asir sonra olacak hakikatleri göstermisti, ayni sekilde hadîslerde bunu ispatlamaktadirlar ve Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir gün otururken, Rabbimiz kalp gözüne gelecegi gösteriyor ve Peygamber Efendimiz (S.A.V) gözlerini semaya dikerek diyor ki:

2. (4139)- Ebu’d-Derdâ (radiyallahu anh) anlatiyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Gözünü semaya dikti. Sonra: “Su anlar, ilmin insanlardan kapip  kaçirildigi anlardir. Öyle ki, bu hususta insanlar hiçbir seye muktedir olamazlar!” buyurdular. Ziyad Ibnu Lebîd el-Ensârî araya girip:

 

“Bizler Kur’ân’i okuyup dururken ilim bizlerden nasil kapip kaçirilir? Vallahi biz onun hem okuyacagiz, hem de çocuklarimiza, kadinlarimiza okutacagiz!” dedi. Resulullah da:

 

“Ey Ziyad,  ben seni Medine fakihlerinden sayiyordum. (Bak) iste Tevrat ve Incil, yahudilerin ve nasranilerin elinde, onlarin ne isine yariyor (sanki onunla amel  mi ediyorlar)?”  buyurdu. [Tirmizî, Ilm 5, (2655).] Ibrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Serhi, Akçag Yayinlari: 11/524-525.

Görüldügü gibi sevgili kardeslerim, O zamanlar ilim insanlardan kapip kaçirilmamisti. Çünkü baslarinda Kâinatin Efendisi vardi ve ilim bütünüyle yasanmaktaydi. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu Hadîs-i Serif’de iste ilmin ortadan kaldirildigi, insanlarin camilere gidip, Kur’ân okuduklari halde Kur’ân’in ve ilmin unutuldugu, insanlarin fitnede, gizli sirkin içinde olduklari bu zamana hitab etmektedir. Mehdi Resûl gene Al-i Imran Suresinin 81. âyetinde de müjdelenmistir:

 

3/AL-I IMRAN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebîyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum isrî, kâlû akrarnâ, kâle feshedû ve ene meakum mines sâhidîn(sâhidîne).

Hani o zaman ki; Allah, peygamberlerin (nebîlerin) MISAK’ini (yeminini) almisti: “Andolsun ki; size Kitap ve hikmet verdim, sizlerden sonra sizinle beraber bulunani (Allah’in sizlere verdigi kitaplari) tasdik eden Resûl gelince, O’na mutlaka îmân edecek ve O’na mutlaka yardim edeceksiniz. Bunu ikrar ettiniz mi ve bu agir ahdimi üzerinize aldiniz mi?” “Ikrar ettik.” dediler. “Öyle ise sahit olun. Ben de sizinle beraber sahitlerdenim.” Buyurdu.

Iste sevgili kardeslerim! Bütün nebîlerin misakinin alindigi o zamanda Ahzap-7’ye göre bu peygamberlerin içinde Muhammed S.A.V)’de vardi ve Ahzap-7’de buyurulur ki:

33/AHZAB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhin ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan)

O zaman ki; Biz, nebîlerden onlarin misaklerini almistik. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. Ibrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoglu Hz. Isa’dan ve onlardan agir bir misak aldik.

Görüldügü gibi Rabbimiz, Ali Imran-81’de içlerinde Hazreti Muhammed (SA.V)’in de bulundugu bütün nebîlerden misak aliyor ve onlardan sonra bir Resûl’ün gelecegini bildiriyor ve Ahzap Suresinin 7. Âyetinde de, Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. Ibrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoglu Hz. Isa’dan ve onlardan agir bir misak aldik.” Buyuruyor, Yüce Rabbimiz.

Al-i Imran Suresinin 81. âyetinde; nebî olmayan bir Resûl’ün gelecegini Yüce Rabbimiz müjdeliyor. Ve nasil ki duhan suresinin 13. ve 14. ‘âyetinde insanlar bu Resûlden yüz çevirmisti ayni sekilde Al-i Imran 81. âyetin devamindaki Ali Imran -82’de de bu Resûl’den yüz çevirlerden bahsediyor, Yüce Rabbimiz:

3/ÂLI IMRÂN-82: Fe men tevellâ ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn (fâsikûne).

Artik bundan sonra (Allah 81. âyetteki Resûl’den bahsettikten sonra), kim yüz çevirirse (nebîlerden sonra gelecek olan bu Resûl’ü inkâr ederse); iste onlar, onlar FASIK’lardir.

 

Ve birçok kaynaklarda da buyuruldugu gibi, Resulullah (S.A.V) her kim vaadedilen Mehdi’yi inkâr eder yalan sayarsa kâfir olur demistir. (“El-Burhan fi Alamati Mehdiyyi Ahir zaman”, c. 2, s. 865-876)

Sevgili kardeslerim! Görüldügü gibi Mehdi (A.S) nasil ki Hadîs-i Seriflerle müjdelenmistir, ayni sekilde Kur’ân-i Kerîm’de de müjdelenmistir.

Öyleyse Peygamber Efendimiz (S.A.V), Mehdi (A.S) için; “adi adima uyar” diyerek ve O’na “mehdi” lâkabini vererek, Mehdi (A.S)’in kendisi tarafindan müjdelenmis ve övülmüs olup ve her devirdede medhedilip beklenilenilecegi için ve O’nun hidayete erdiren vasfin sahibi ve kendisinin vekili olarak bütün dünyaya ahir zamanda unutulan hidayeti ve Kur’ân hakikatlerini nesredecegi ve zülumla dolu yeryüzüne adaleti saglayacagi için burada “adi adima uyar” diyerek onun namina ve lâkabina isaret etmistir. Nasil ki O Mehdi (A.S) olarak müjdelenmistir ve burada onun lâkabina isaret edildigi gibi, ayni sekilde bu hadîsdeki; “adi adima uyar” ifadesi de, illede Mehdi (A.S)’in adinin Muhammed veya Ahmed olmasini  gerektirmez ve Peygamberimiz (S.A.V) bu hadîsdeki adi adima uyar ifadesiyle “Muhammed ve Ahmed” isminin mânâsi, övülmeye ve medhedilmeye lâyik olan, övülmüs, medhedilmis oldugu için, burada Mehdi (A.S)’in naminin övülüp medhedilecegine isaret edilmistir.

Öyleyse sevgili kardeslerim, neden Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu Hadîs-i Serifin devaminda da “babasinin adi babamin adina uyar” demistir, bu konuyu insaallah Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in inâyeti ve Efendi Hazretlerinin himmetiyle incelemeye çalisalim.

Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) Hz. Mehdi’nin babasinin adi babamin adina uyacak dedigi Hadîs-i Seriflere Kur’ân-i Kerim’de Hac Suresinin 78. âyet-i kerimesi açiklik getirmektedir:

22/HACC-78: Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu sehîden aleykum ve tekûnû suhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesimû billâh (billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

Ve Allah’da hakkiyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kilmadi ki; o, babaniz Ibrâhîm (A.S)’in dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah’a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur’ân-i Kerim’de de), resûl size sahit olsun ve siz de insanlara sahitler olasiniz diye. Öyleyse namazi ikame edin (kilin), zekâti verin, Allah’a sarilin (Allah’in Zat’inda yok olun). O, sizin Mevlâ’niz. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardimci.

Ayni sekilde nasil ki bu mütesabih hadîsdeki “uyar” kelimesi, Hazreti Mehdi (A.S)’in adinin illede Muhammed veya Ahmed oldugunu göstermez, ayni sekilde Hazreti Mehdi (A.S)’in babasinin adinin da ille de Abdullah oldugu mânâsina gelmez. Bu konu, iki ayri mânâyi ifade etmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in inâyeti ve Efendi Hazretlerinin himmetiyle konuya birinci açidan bakarsak, Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimizin soyunun Hazreti Ibrâhîm (A.S)’a kadar dayanmasi ve Mehdi (A.S)’in da Hazreti Muhammed (S.A.V)’in soyundan olup ayni sekilde O’nun da soyunun Hazreti Ibrahîme dayanmasina da isaret etmistir. Yani “Nasil ki ben babamiz Hazreti Ibrahîm (A.S)’in soyundanim, ayni sekilde Mehdi (A.S)’da benim soyumdan olmasi sebebiyle Hazreti Ibrahîmin soyundandir”, mânâsini dile getirmek için, “babasinin adi babamin adina benzer”, demistir. Hadîsde babasinin adi babamin adina uyar, benzer demistir, fakat babamin adinin aynisidir, dememistir.

Bu hadîsin ikinci açidan ince manasina baktigimizda, üç büyük vazifenin sahibi olan ve bütün dünyada dînlerin birlestirilmesini saglayacak olan Mehdi (A.S), su an bütün dünya yüzüne babamiz Hazreti Ibrâhîm’in hanif dînin bütün inceliklerini, aslinda baska dînler olmadigini ve Hazreti Nuh, Hz. Musa, Hz. Isa ve Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin ve bütün peygamberlerin ayni sekilde babamiz Ibrâhîm (A.S)’in hanif dinini yasadiklarini açiklayan ve 14 asirdan bu yana hiçbir müceddid ve devrin imamlarinin henüz yerine getiremedigi büyük bir vazifeyle mücehhez kilinmis olan ve bütün dünyada dînleri birlestirecek olan  tek kisidir. O sevgili Efendimiz, Sultanimiz, Mehdi (A.S)’dir.

Bu sebepten dolayi Peygamber Efendimiz (S.A.V) burada Mehdi (A.S)’in, babamiz Hz. Ibrâhîm (A.S)’in hanif dîninin temsilcisi oldugu ve ayni sekilde asirlardan bu yana Hz. Ibrâhîm’in hanif dîni yani Islâm dininin ve firkalarin bütün dünyada Hz. Mehdi (A.S) tarafindan birlestirilecegi sebebiyle, “babasi babamin adina uyar” diyerek, manevî anlamdaki dîn babasinin adina isaret etmis ve  mütesabih olarak böyle bir anlatimi tercih etmistir:

3/ÂLI IMRÂN-67: Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen), ve mâ kâne minel musrikîn(musrikîne).
Ibrâhîm ne yahudi, ne de hristiyandi. Lâkin o HANIF (Allah’in tekligine, ona ölümden evvel ulasmanin ve teslim olmanin farz olduguna inanan) olarak (Allah’a) teslim olmustu. MÜSRIKlerden de degildi.

 

6/EN’ÂM-161: Kul innenî hedânî rabbî ilâ sirâtin mustekîm(mustekîmin) dînen kiyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel musrikîn (musrikîne).

“Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sirati Mustakîm’e, kiyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. Ibrâhîm’in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müsriklerden olmadi.

30 / RUM – 30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fitratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkillâh(halkillâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn (ya’lemûne).

Artik hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’in hanif fitratiyla ki; Allah, insanlari onun üzerine (hanif fitratiyla) yaratmistir. Allah’in yaratmasinda degisme olmaz. Kayyim olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yasayacak) dîn budur. Fakat insanlarin çogu bilmez.

Mehdi (A.S) asirlardir unutulan babamiz Ibrâhîm (A.S)in ezelden ebede kadar yasanacak ve tek dîn olan hanif dînini yani Islâm olma, Allah’a teslim olma dînini ayni sekilde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in kendi zamaninda ayakta tuttugu gibi, ahir zamanda da Peygamberimiz (S.A.V)’in varisi olarak ayakta tutacagi ve dînleri birlestirecegi için, Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hz. Mehdi’nin babamiz Ibrahîm (A.S)’in ve Islâm dînini temsil ettigine isaret ederek böyle söylemistir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîslerinde söyle buyuruyor:

“Mehdi bizdendir. (soyumuzdandir) ALLAH BU DÎNI NASIL BIZIMLE BASLATMISSA, ONUNLA DA SONA ERDIRECEKTIR. Ve onlar bizimle nasil sirkten kurtulmuslarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 20)

Hz. Peygamber (S.A.V) en basta Islâm’i nasil ayakta tuttuysa, Hz. Mehdi de en sonunda ayni sekilde Islâm’i ayakta tutacaktir. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 27)

 

Ebu Said Hudri Resulullah’tan rivayet ediyor: ‘Mehdi’nin izleyicileri ona siginirlar, bal arilarinin kraliçe ariya sigindiklari gibi (onun yaninda güven ve huzur bulurlar), o yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracaktir. Hatta müslümanlar Islâmi ilk devreleri gibi yasarlar. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 30)

Sevgili Kardeslerim! Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve sükrolsun ki; sevgili Efendimiz Mehdi (A.S), Allah’in tasarrufunda ve Allah’in emriyle gerçek Islâm’i bütün insanliga gece gündüz demeden, Kur’ân hakikatlerini haykiriyor.

Rabbimize sonsuz hamd ve sükrolsun ki, sevgili Efendimizin kalbinden bütün kardeslerimizle beraber, bizim kalbimize gelen Kurân hakikatlerini, yine Efendimizin himmetiyle bütün cihâna, sevgili Efendimizden bize nasil sevgiyle geliyorsa, bizde sevgili Efendimizin o sevgi çiçeklerini bize dagittigi gibi, bizde kalbimizden sevgili Efendimizden aldigimiz gibi o sevgi çiçeklerini bütün insanliga birlikte dagitiyoruz, sevgili kardeslerim.

Bizler çok mutluyuz, çünkü sevgili Efendimiz Mehdi (A.S) basimizda. Biz kardesler olarak, bütün insanligin da mutlu olmasini istiyoruz. Ve bütün insanligin da kardeslerimiz gibi, onlarin da hem dünyalarinin, hem ahiretlerinin sonsuz mutluluga ulasmasi için ve onlarin da su dünya hayatini yasarken, ölmeden önce ruhlarini Allah’a ulastirmalarini Yüce Rabbimden dileyerek, insaallah, Efendimizin himmetiyle sohbetimi burada tamamliyorum. Sevgili kardeslerim! Hepinizi çok ama çok seviyorum. Allah hepinizden razi olsun. (El Fatiha ma es Salâvât)


Bugün 3 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol