Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA 

KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR

http://www.eda-trabzon34.tr.gg


Allah Görülmez
Konumuz: Hurafelerden bir tanesi olan “Allah görülemez.” inanisidir.


Allah’in kalp gözüyle görülebilecegine inanmayan birçok insan vardir. Ve bu insanlar ögretim görevlileridir. Onlarin elindeki kitaplar: “Allah görülemez.” dedigi için, onlar da böyle söylemektedirler. Bu Kur’ân-i Kerim’e hiç uymayan bir ifadedir. Yetmez! Su anda yasayanlar arasinda da Allah’i gören birçok insan vardir. Neyle görmüslerdir? Baslardaki gözlerle mi görmüsler? Hayir. Allah kalp gözüyle görülür. Allah Kendisini göstermek isterse görülür. Allah kisiye o yetkiyi verirse görülür. “Allah görülemez.” ifadesi, sadece bir hurafedir. Bu ifade Kur’ân-i Kerim gerçeklerine ters düsmektedir. Allahû Tealâ bu konuda söyle buyurmaktadir:

 

-2/BAKARA-140: Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a’lemu emillâh(emillâhu), ve men azlemu mimmen keteme sehâdeten indehu minallâh(minallâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne).
Yoksa siz: “Muhakkak ki; Ibrâhîm, Ismail, Ishak, Yakup ve torunlari yahudi veya hristiyan idiler mi?” diyorsunuz. De ki: “Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mi?” Allah’tan (verilen) Allah’in katindaki sahitligi gizleyen kimseden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptiklarinizdan gâfil degildir.

 


Kim daha zalimdir? Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Allah’in katindaki Allah’in Zat’ina sahit olmayi, sahadeti gizleyenden daha zalim kim vardir?” Allah’in huzurundaki sahadet; Allah’a sahadettir. Allah’tan verilen müsaadeyle olusan bir rüyet olayi, bir sahadet olayi söz konusudur. Allah’in Zat’ina sahit olma. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

 

-45/CÂSIYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gisâveh(gisâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasini kendisine ilâh edinen kisiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasiz ilmi) üzere dalâlette birakti. Ve onun isitme hassasini ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasinin üzerine gisavet (perde) kildi (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

 


Burada Allahû Tealâ’nin görme hassalarinin üzerine koydugu gisavetten bahsedilmektedir. Allahû Tealâ o gisaveti alir. Önce insanlari bu dünyada görmeye ulastirir. Daha üst kademede insanlarin yerlerin ve göklerin melekûtunu kalp gözüyle görmelerini temin eder. Kisi irsada ulastiktan sonra Allah onu iradesini de teslime davet eder. Bu gerçeklestiginde, Allah o kisiyi irsad makamina tayin eder. Irsad makamina tayin edilenler bihakkin takvanin sahipleridir ve Allah’i görenlerdir. Allah iradenin tesliminden sonra Kendi Zat’ini gösterir. Ondan evvel Allah’i gerçekten hiç kimse göremez. Öyleyse Allah’i görmek mümkün müdür? Evet. Kim ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah’a teslim ederse o zaman rüyetullah olur. O kisinin Allah’i görmesi o zaman mümkündür. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

 

-6/EN'ÂM-103: Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr(ebsâru) ve huvel lâtîful habîr(habîru).
Görme hassalari onu idrak edemez. Ve O, görme hassalarini idrak eder. Ve O, lâtiftir, herseyden haberdardir.

-6/EN'ÂM-104: Kad câekum basâiru min rabbikum fe men ebsara fe li nefsih(nefsihi) ve men amiye fe aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi hafîz(hafîzin).
Rabbinizden size basiretler (kalp gözlerinize görme yetenegi) gelmistir. Artik kim bu basiretle (kalp gözüyle) görürse onun lehinedir (kendi nefsi içindir). Kimin de kalp gözü kör kalirsa, o taktirde onun aleyhinedir. Ve ben, sizin üzerinize muhafiz degilim.

-6/EN'ÂM-105: Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve iste böyle âyetleri ayri ayri açikliyoruz. Ve “Sen ders (bu ilmi) almissin.” desinler diye ve onu, bilen bir kavme beyan etmemiz için.

 


Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Kim Allah’i görürse, bu kendi nefsine, kendi lehinedir. Ve kim körse, göremezse bu aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi degilim. Onlara afakta yani dista ve içlerinde iç dünyalarinda âyetlerimizi gösterecegiz. Onlar için tebeyyün edene kadar, ispatlanincaya kadar. Muhakkak ki o Hakk’tir. Gördükleri seyin Hakk oldugunu, Allah oldugunu tebeyyün edene kadar onlara afakta, âyetlerimizi gösterecegiz.”

 

Önce yerlerin melekûtu, sonra göklerin melekûtu, 7 tane katin sonunda Allah’in Zat’ini görmek söz konusudur. Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Bunun için Allah’in herseye sahit olmasi yetmez mi? Kâfi degil mi?” Allah, Kendi Zat’inin görünmesinin de sahidi olarak devreye girmektedir.

 

-50/KAF-37: Inne fî zâlike le zikrâ li men kâne lehu kalbun ev elkâs sem’a ve huve sehîdun.
Muhakkak ki bunda kalpleri olan ve ilka edilenleri isitebilen ve (kalp gözleri ile Allah’a) sahit olan kisiler için mutlaka ibret vardir.

 


Allahû Tealâ Kendi Zat’ini gösterdigi zaman, bir taraftan da konusur. O gösterilenin Kendi Zat’i oldugunu açik bir sekilde ifade eder. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

 

-10/YÛNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yesâu ilâ sirâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ina ulastirmayi) diledigi kimseyi, Sirati Mustakîm’e ulastirir.

 


Sirati Mustakîm, Allah’in Zat’ina ulastiran yolun adidir. Böyle bir noktada Allahû Tealâ’nin o kisiyi Sirati Mustakîm’e ulastirilmasi, Kendi Zat’ina ulastirmasi demektir. Burada Allah selâm yurduna davet eder. Aslinda bir teslim yurdu olan Kendi Zat’ina davetini ifade eder. Nitekim Zat’i için söyledikleri de bir sonraki âyette verilmektedir.

 

-10/YÛNUS-26: Lillezîne ahsenûl husnâ ve zîyâdeh(zîyâdetun), ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilleh(zilletun), ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Onlar için Ahsenül hüsna (Allah'in Zat'ina ulasmak) ve ziyadesi (daha fazlasi, Allah'in cemalini görmek) vardir. Onlarin yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düsme, hakirlik) yoktur. Iste onlar, cennet halkidir. Onlar, orada devamli kalanlardir.

 


Buradaki ifade, “Allah’in Zat’ina ulasmak vardir.” istikametindedir. Allah’in Zat’ina ulasmak baska sey, Allah’in Zat’ini görmek baska seydir. Ahsenül hüsnanin ziyadesi, güzellerinin en güzelinin ötesini yani O’na ulasmayi degil, Allah’i görmeyi ifade eder. Burada Allahû Tealâ 1. âyet-i kerimenin devami olarak: “Allah’in Zat’ina ulasmak vardir.” diyor. Allah’in Zat’i teslim yurdudur, tamam. Allah’in Zat’ina ulasmak, 22. basamaktadir. Ama sonra da ziyadesi vardir. Ahsenül hüsnayla alâkali bir ziyade söz konusudur. 28. basamagin 4. kademesinde iradesini de Allah’a teslim eden kisi için ziyadesi yani Allah’in Zat’ini görmek olusur. Allahû Tealâ diyor ki:

 

-13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).
Onlar, Allah’in ahdini ifa ederler (ruhlarini, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederler). Ve misaklerini (diger teslimlerle birlikte iradelerini de Allah’a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.

-13/RA'D-21: Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’in (ölümden evvel), Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini), O’na (Allah’a) ulastirirlar. Ve Rab’lerine karsi husû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

 


20. âyet-i kerimede misak kelimesi, Allah’in Zat’ini görmeyi ifade etmektedir. Iradenin teslimini ifade etmektedir. 21. âyet-i kerimedeki: “Onlar Allah’in Allah’a ulastirmasini emrettigi seyi Allah’a ulastirirlar.” ifadesinde, ruhun misaki verilmektedir. Allah’in Zat’ina ulasmak. Rad Suresinin 20. âyet-i kerimesinde Allah’in görülmesi, 21. âyet-i kerimesinde ruhun Allah’in Zat’ina ulasmasi olarak devreye girmektedir.

 

-13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).
Onlar, sabirla Rab’lerinin vechini (Zat’ini, Zat’a ulasmayi ve Allah’in Zat’ini görmeyi) dileyenler ve namazi ikame edenler, onlari riziklandirdigimiz seylerden gizli ve açikça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. Iste onlar için, bu dünyanin (güzel bir) akibeti (sonucu) vardir.

 


Tipki Yunus Suresinin 25. ve 26. âyetleri gibi, Rad Suresinin 20., 21. ve 22. âyetlerinde de ayni olayla karsi karsiyayiz. Rad Suresinin 20. âyet-i kerimesini tek basina ele alirsak; “Onlar Allah’in ahdini yerine getirirler. Yani ruhlarini, veclerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederler. Misaklerini bozmazlar. Onlar sabirla Allah’in Zat’ini dileyenlerdir.” Ama bunlar Allah’in Zat’ina ulasmanin ötesinde Allah’in Zat’ini görmeyi dileyenlerdir.

 

Rad Suresinin 20. âyeti kerimesinin birinci kesimini devre disi birakip, “Onlar misaklerini bozmazlar.” ifadesinden baslayalim. Ne yaparlar? “Onlar Allah’in Allah’a ulastirmasini emrettigi seyi Allah’a ulastirirlar.” Ruhlarini Allah’a ulastirirlar. Öyleyse bunlar ne diliyorlar? Ruhlarinin misakini yerine getirenler, ruhlarini Allah’a ulastirmayi dileyenlerdir. Ama Allah’in ahdini yerine getirenler, Allah’in Zat’ini görmeyi dileyenlerdir.
Allah’in ahdi, iradenin teslimini de kapsar. Burada Allah’in Zat’inin görünmesi bir muhteva olarak karsimiza çikmaktadir. Bütün insanlar, dünya hayatina kör, sagir ve dilsiz olarak gönderilirler. O insanlar, bu dünyaya ait olan hususlari görüyorlardir, isitiyorlardir, idrak ediyorlardir. Ama kiside fizigin ötesi için bir görme, bir idrak söz konusu degildir; bir. Ikincisi bu dünya hayatini yasarken de manevî hayati algilamak konusunda hiçbir teskilatin sahibi degildir. Irsad makamina baktigi zaman onu alelâde bir kisi olarak görür. Onun için irsad makaminin baska insanlardan hiçbir farki yoktur. Irsad makami onun için herhangibir kisidir. Ona bakar. Ama onu irsad makami olarak görmez. Onun söylediklerini dinler ama sözlerinin arkasindaki mânâyi anlamaz. Anlamasi söz konusu degildir. Tipki mezardaki ölüler gibi isitmez. Mânâya varamaz. Mânâya varamadigi için kalbine indirdigi zaman da idrak edemez.

 

Bu kisinin kalbiyle idrak etmesi mümkün degildir. Bu dünya hayatini yasarken Allah’a ulasmayi dileyen kisi, ruhu Allah’a ulastirincaya kadar geçecek safhalar içinde isiten, gören ve idrak eden birisi haline getirilir. Eger Allahû Tealâ’ya ulasmayi dilemisse, o kiside Allahû Tealâ 7 tane furkan olusturur. O kisi, Allah’in Kur’ân-i Kerim’de söylediklerinin, Kur’ân-i Kerim’i inceleyerek ögrenen, irsad makamina irsad makami olarak bakan, O’nun sözlerinin mânâsini anlayabilen ve idrak edebilen birisi olur. Ama bu ona gayb âleminin kapilarini açmaz. Bu, 5., 6. ve 7. basamaktaki bir olgudur. Kisinin bas gözünün açilmasi, bas kulaginin açilmasi, vücudundaki kalbin açilmasi bu dünyaya pencereleri açar.

 

Görme, isitme istikametinde bu kisi Allah’i elbette göremez. Gözleri açilmistir. Ama bu dünya için açilmistir. Yani bu, Allah’a ulasmayi dileyen bir kisidir. Ruhu Allah’a ulasacaktir. Ondan sonra daimî zikre ulasacaktir. Daimî zikre ulastigi zaman ikinci defa bir olgu vardir. O zaman kisinin kalp gözü ve kalp kulagi açilacaktir. Kalbindeki idrak, gayba ait olan bir idrak olacaktir. Bu ikinci defa asilmadir. Bu insanlar daimî zikre ulastiktan sonra neyi görürler? 26. basamakta yerlerin melekûtunu görürler. 27. basamakta göklerin melekûtunu görürler. Burada kalp gözünün açilmasi da onlari buraya kadar götürebilir. Sonra bu insanlar irsada ulasacaklardir. Irsada ulasan kisi iradesini de Allah’a teslim ettigi zaman, Allah’in Zat’ini da görecektir. Ne zaman görecektir? Nefsinin kalbi 19 mertebe müzeyyen oldugu zaman.

 

Bu muhtevaya dikkatle bakin. Daimî zikre ulastiniz Allah’i görebilir misiniz? Hayir, göremezsiniz. Olayi bastan basladik. Allah’a ulasmayi diledikten sonra irsad makamini irsad makami olarak görmeye basladiniz. Onun söylediklerini isitmeye, mânâsina varmaya basladiniz. Mânâsina vardiginiz seyleri kalbinize indirdiniz, idrak ettiniz. Ama bu, kisinin su dünya üzerinde ruhunu Allah’a ulastirincaya kadar olan devre için geçerli olan bir baslangiç kademesidir. Açilan kalp gözü, kalp kulagi degildir. Bu âleme ait bas gözü, bas kulagi açilmistir. Irsad makamini tanimistir. Irsad makamini irsad makami olarak görmeye baslamistir. Onun irsada müteallik sözlerini anlamaya, idrak etmeye baslamistir.

 

Bu, ona hiçbir zaman Allah’in Zat’ini görmek yetkisi vermez. Yetmez. Bu gayba açilan bir pencerede degildir. Zahirî âlemdeki olaylari görmek mânâsina varmak için, Allahû Tealâ tarafindan kör, sagir ve dilsiz olan bu kisinin gözleri, kulaklari ve kalbi ve buna ait olan hassalari açilmistir. Kisi dünya için ruhu Allah’a ulastirmaya yarayan, dünya konusundaki görme, isitme ve idrak etme standartlarina sahiptir. Sonra ne olacaktir? Bu kisi önce ruhunu Allahû Tealâ ’ya teslim edecektir. Burasi 22. basamaktir.

 

Sonra kisi zikrini arttiracaktir. Zikri günün yarisini asacaktir. Nefsinin kalbindeki %81 nur birikimi ile fizik vücudunu da Allah’a teslim edecektir. Allah’i görebilir mi? Hayir, göremez. Kisi fizik vücudunu teslim ettikten sonra daimî zikre ulasacaktir. Yani Ilm’el yakînden sonra Ayn’el yakîne ulasacaktir. Ve 7 tane faktörün sahibi olacaktir.

 

 

 

Bu kisi daimî zikrin sahibidir.

 


Bu sebeple nefsinin kalbinde hiç afet kalmamistir. Nefsinin kalbi %2 rahmet, %98 fazl olmak üzere tamamen nurlarla dolmustur.

 


Allahû Tealâ fizigin ötesini görebilsin diye, bu kisinin kalp gözünü açmistir.

 


Allahû Tealâ bu kisinin kalp kulagini da, fizigin ötesinden kendisine seslenen Allah’in sesini duyabilsin diye açmistir.


Allah’in sesi kalp kulagiyla duyulur. Allah’in kalp kulagini açmadigi hiç kimse Allah’in sesini duyamaz. Ama bu kalp kulaginizin açildigi nokta, kalp gözünüzün açildigi nokta, Allah’i görebildiginiz nokta degildir.

 

Ulûl’elbab makaminda (26. basamak) size 7 tane yer kati gösterilir. Cehennem de 7 yer kati da gösterilir. 7 kat cehennem, 7 kat yer kati. Allah’i görebilir misiniz? Hayir, göremezsiniz. Ama üç vasfin daha sahibisiniz.

 

 

 

Siz ehli tezekkür oldunuz Allah ile her zaman konusmak imkâninin sahibisiniz.

 


Ehli hayir oldunuz. Daimî zikirde oldugunuz için devamli derecat kazanirsiniz. Yani hayir kazanirsiniz. Bu sebeple ehli hayir oldunuz.

 


Ehli hüküm oldunuz, hikmet sahibi oldunuz.


Yani, siz sahitlik yaptiginiz zaman mutlak olarak dogruyu ifade edersiniz. Hakemlik yaptiginiz zaman Allah’tan cevabi istersiniz. Allah’in verdigi cevabi nakledersiniz. Ve hiçbir zaman yanlislik yapmaniz söz konusu olmaz. Çünkü siz sadece bir vasitasiniz. Karari veren, adaletin gerçek temsilcisi olan Allah’tir. O zaman hakemliginiz de, hâkimliginiz de mutlak adaleti temsil eder. Allah’i görebilir misiniz? Hayir, göremezsiniz.

 

Peki bundan sonra ne gösterilecektir? Yerlerin melekûtu tamamlandiktan sonra, devrin imaminin dergâhi gösterilir. Bu bir geçittir. Ne zaman size 1. gök kati gösterilirse, o zaman ihlâs makamina, 27. basamaga geçtiniz. Göklerin, 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7, katlarini görürsünüz. Her bir katta baska bir olguyla karsilasirsiniz. 7, katta birer birer 7 tane âlemi görürsünüz.

 

Evvelâ altigen kader hücrelerini görürsünüz. Sizin kader hücrelerinizde önünüzde geleceginiz açiktir. Oraya bulundugunuz an için çikabilirsiniz. Geçmisiniz, sol tarafta kalmistir. Bir tas duvarla kapalidir. Bu duvarin üzerinde siva falan yoktur. Ama saga döndügünüz zaman size ait yarininizi, öbür gününüzü, daha sonraki gününüzü bütün günlerinizi gösteren altigen kadgr hücreleri vardir. Allahû Tealâ onlarin içine girmenize müsaade ederse, gelecekte hangi güne girerseniz o günlerde ne olacagini Allahû Tealâ size gösterir. Onlar orada herkesin kader hücreleri olarak o kisinin oraya ulasmasini bekler. Allahû Tealâ size bunlari ihlâs makaminin 1, kademesinde gösterir. Ihlâs makaminin size gösterdigi sey, 1. gök katindan 7. gök katina kadar bütün gök katlaridir.

 

Iste bu 7. katin 2. âlemi ümmülkitaptir. 10 katli bir apartman büyüklügünde, boslukta duran bir kitap. Onun altindaki büyük bir kürsüde devrin imami vardir. Kürsünün etrafindaki 60 kisiye ders verir. Onlarin hepsine ümmülkitabin sirlarini anlatir. Daha sonra Kudret denizine ulasirsiniz. Daha sonra Makam-i Mahmud’a ulasirsiniz. Orada Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i görürsünüz. Daha sonra Divan-i Salihîn ve ardindan zikir hücrelerini görürsünüz. Zikir hücrelerindeki tecrübede tamamlandiktan sonra, ruhunuz Indi Ilâhi’deki Sidret-ül Münteha’ya ulasir. Oradan da Allah’in Zat’ina ulasir. Allahû Tealâ bütün bu safhalari size gösterir. Bu kisi Allah’i görebilir mi? Hayir, göremez. Ihlâs makaminda da Allah görülmez. Nefsinin kalbinde 14 mertebe müzeyyen olma gerçeklesmistir. Kisi Sidret-ül Münteha’yi gördügü anda, Tövbe-i Nasuh’a davet edilir.
Tövbe-i Nasuh müessesesi, o kisinin ihlâs makamini bitirip salâh makamina geçtigini gösterir. Kisi daimî zikre ulasti. Yerlerin ve göklerin melekûtunu, 7 tane gök katini da gördü. Ama nefsinin kalbi 14 mertebe müzeyyen olmasina ragmen, Allah’in Zat’ini göremez. Allah ona yeni bir tatbikatla ulasacaktir. O kisinin mürsidine tâbî olduktan sonra günahlarini örtecektir. (1. kademe) Sonra ona salâh nuru verecektir. (2. kademe) O örttügü günahlarini sevaba çevirecektir. Kisinin günahlari sevaba çevrildigi zaman bu kisi salâh makaminin 3. kademesinde olacaktir.

 

1. kademede o kisinin günahlari örtüldü. 2. kademede o kisiye salâh nuru verildi. O kisi Allah’i görebilir mi? Hayir, göremez. O kisinin günahlari sevaba çevrildi. Bu noktada Allah’i görebilir mi? Hayir, göremez. Ama bu noktada kisi Allah’i görmenin bir evvelki kademesine gelmistir. Allah o zaman hangi taktirde görülecektir? Salâh makami, 28 basamagin son basamagidir. Bu makamin da 7 tane kademesi vardir. Kisi salâhin 3. kademesine gelmistir ama hâlâ Allah’i göremez. Ne zaman ki o kisinin iradesi Allahû Tealâ’nin iradesine baglanir, kisi o zaman Allah’in Zat’ini görebilir. Yani o kisinin iradesi de Allah’a teslim olur, Allah’in iradesine baglanir. Ilâhi irade, cüz’i iradeyi kendisine baglamistir. Iradeler beraberligi olusmustur. Ilâhi irade, cüz’i iradeyi tam bir kontrolün altinda tutmaktadir. Cüz’i irade, Ilâhi iradeye teslim olmustur. Burasi yolun sonudur. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

 

-3/ÂLI IMRÂN-102: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).
Ey îmân edenler! Hakkiyla takva sahibi olanlar (nasil bir takvanin sahibi ise ayni onlar) gibi, Allah’a karsi takva sahibi olun ve (ölmeden önce) Allah’a teslim olun.

 


“Ey âmenû olanlar! Öyle bir takvayla takva sahibi olun ki; bu bihakkin takvaolsun. Hakka tukâtihî takva olsun.”

 

Iste kim iradesini Allah’a teslim ederse, Allah onun iradesinin Kendi iradesine baglar. O zaman bu kisi Allah’in Zat’ini görmek serefinin sahibi olur. Ne olmustur? Nefsinin kalbindeki afetlerin tamami ulûl’elbab makaminda yok olmustur. Bu noktadan itibaren o kisinin nefsinin kalbi, 19 mertebe müzeyyen olmustur. Tam 19 mertebe müzeyyen olma islemi. Bu, o kisiyi nereye ulastirmistir? O kisi Allah’i görmek serefine ulasir. Kim hakka tukâtihî takvanin sahibiyse orada Allah görünür. Nefs bütünüyle devreden çikmistir.

 

Nefs devreden çikip, nefsin kalbindeki afetler daimî zikirle yok olduktan sonra da Allah’in o kisi üzerindeki sistemi devam etmistir. Ve Allahû Tealâ o kisiyi Allah’i görebilecek olan bir statüye ulastirmistir. Bu kisi Allah’in katindaki sahadetin sahibi olmustur. Ruhu Allah’in katinda bir altin tahtin sahibidir. Allah’in katinda Allah’i görmek serefinin de sahibi olur.

 

Görüyorsunuz ki herkes Allah’i göremez. Evvelâ sunu sakin unutmayin! Allah insan degildir. Tam bir insan görünümünde de degildir. O her zerresiyle isitir, bilir ve görür. Biz insanlarsa görmek için gözlere, isitmek için kulaklara, idrak etmek için kalbe, bilmek için akla sahip kilinmisiz. Kim tarafindan? Sahibimiz olan Allah tarafindan.

 

Bu kademeleri herkes geçebilir mi? Herkes geçebilir. Bütün insanlik için açiktir. Iradenin teslimi kisiyi ne yapar? “Irsada memur ve mezun kilindin.” cümlesiyle irsad makaminin sahibi kilar. Artik o kisinin iradesi Allah’a baglanmistir. Allah’a baglandigi için kisi kendi iradesiyle bir sey yapmak imkâninin disina çikmistir. Öyle olunca Allahû Tealâ onu diledigi gibi yönlendirecektir, sekillendirecektir. Bu konuda Allah ona yeni bir yetki verecektir. 19 mertebe müzeyyen olan bu kisi, artik kendi iradesiyle bir sey yapmak imkâninin sahibi degildir. Allah’in iradesi ona ne emrederse o, onu mutlaka gerçeklestirecektir. Ama kisi Allah’i burada görecektir.

 

Bir çok velî: “Allahû Tealâ görülür mü görülmez mi?” sualinin cevabini vermektedir. Yunus söyle buyurmaktadir: “Can gözü O’nu gördü.” Can gözüyle yani nefsinin kalbindeki gözle Allah’i gördügünü ifade etmektedir. Bir baska siirinde ise söyle demektedir: “Yunus dostu gördü, sevinir.”

 

Dost, Yunus’ta Allahû Tealâ’nin ifadesidir. Dostu gören herkes, Allah’i gören herkes, Allahû Tealâ kendisini bu lutfa nail kildigi için büyük bir sevince düser. Yunus diyor ki: “Dostu ayan gördün ise.” Burada baskalarinin da Allah’i görebilecegini ifade ediyor ve: “Biz dostu ayan görürüz.” diyor.

 

Yunus’un bir baska ifadesi de söyledir: “Her dem bakariz ol yüze. Allah’in yüzüne, Allah’in Zat’ina her dem bakariz.”

 

Ahmed Yesevi Hz. ise söyle buyurmaktadir: “Hak didarin görmüsler.” Ve gene Ahmed Yesevi: “ Gözüm açtim Seni gördüm.” diyor.

 

Allahû Tealâ diledigine Kendisini gösterir. Ama sartli gösterir. Mutlaka bu kisinin bu kademelerin hepsini asmasi gerekir. Bu olgu, sadece iradesini de Allah’a teslim eden, Allah’in irsad makamina tayin ettigi kisiler için mutlak olarak tahakkuk eder. Yani o kisi mutlaka Allah’in Zat’ini görür. Allahû Tealâ huzur namazinin imamlarinin Allah’in Zat’ini göreceklerini kesin bir teminata baglamistir. Diyor ki:

 

-43/ZUHRÛF-86: Ve lâ yemlikullezîne yed’ûne min dûnihis sefâte illâ men sehide bil hakki ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve onlarin, O’ndan (Allah’tan) baska taptiklari seyler sefaate malik degildir. Hakk’a sahit olanlar hariç ve onlar (Hakk’i) bilirler.

 


Sefaat etme yetkisinin sahibi, devrin imamidir. Allahû Tealâ sefaatin nasil cereyan edecegini su sekilde ifade etmektedir:

 

-4/NISÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Biz, resûlleri ancak Allah’in izniyle, kendilerine itaat edilsin diye göndeririz. Onlar, nefslerine zulmettikleri zaman eger sana gelselerdi (tâbî olsalardi) ve Allah’tan magfiret dileselerdi, Resûl de onlar için magfiret dileseydi; Allah’i tövbeleri (her iki tarafin magfiretini, tövbesini) kabul eden ve rahmet gönderici olarak bulurlardi.

 


Yani sahâbenin tövbesi üzerine Allah, sahâbenin günahlarini affedecekti. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in talebi üzerine onlarin günahlarini bir defa daha affedecekti. Böylece günahlar, Allahû Tealâ tarafindan magfiret edilmis, sevaba çevrilmis olacakti.

 

Iste bu olay, Allah’la sahâbe arasinda magfirettir. Günahlarin iki defa affedilmesidir veya günahlarin sevaba çevrilmesidir. Ama sahâbeyle Peygamber Efendimiz (S.A.V) arasindaki, sefaat olayidir. Böylece sunu görüyoruz ki günahlarin sevaba çevrilmesinde sadece devrin imami yetkili kilinmistir. O Allahû Tealâ’dan sefaat talebinde bulunur. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

 

-40/MU'MIN-7: Ellezîne yahmilûnel arsa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle sey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekihim azâbel cahîm(cahîmi).
Arsi tutan melekler ve onun etrafindaki kisi (devrin imami), Rab’lerini hamd ile tesbih ederler ve O’na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah’tan) magfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herseyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kusattin. Böylece (mürsidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sirati Mustakîm’e) tâbî olanlari magfiret et (günahlarini sevaba çevir). Onlari cehennem azabindan koru!”

 


Arsi tutan melekler ve onlarin etrafindaki kisi yani devrin imami Allah’tan bazi insanlar için magfiret talebinde bulunurlar. Devrin imami Allah’in Zat’ini görmeye yetkili olan kisidir. Sefaatin gerçeklesecegi kesin bir hüküm olarak ortaya çikmaktadir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

 

-25/FURKÂN-70: Illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürsidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazilip, îmâni artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde iste onlarin, Allah seyyiatlerini (günahlarini) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahlari sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet gönderendir).

 


Sefaat müessesesinin varliginin, arsi tutan melekler ve onun etrafindaki kisiye has oldugu ve onun da Hakk’i gördügü kesinlik kazanmaktadir. Bütün huzur namazinin imamlari, Hakk’i görmüslerdir ve Hakk’a sahadet etmislerdir.

 

-43/ZUHRÛF-86: Ve lâ yemlikullezîne yed’ûne min dûnihis sefâte illâ men sehide bil hakki ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve onlarin, O’ndan (Allah’tan) baska taptiklari seyler sefaate malik degildir. Hakk’a sahit olanlar hariç ve onlar (Hakk’i) bilirler.

 


Bu bapta sefaate yetkili kilinanlarin Hakk’a sahadet ettigi ifade edilmektedir. Hakk’a sahadet edilebilen kisinin, günahlarinin sevaba döndürülmesinde söz aldigi, O’nun sefaatin sahibi oldugu açiklanmaktadir. Sefaat, kiyâmet gününde gerçeklesen bir olgu degildir. Sefaat, dünya üzerinde gerçeklesir. Bu dünyada ihsanla tâbiiyetle beraber gerçeklesir. O sefaatin sahipleri, huzur namazlarinin imamlari mutlaka Allah’i görenlerdir.


Allah’a sonsuz hamd ve sükrederiz ki bir defa daha Allah’in bir zikir sohbetinde birlikte olduk. Hurafelerden birini isledik. “Hiç kimse Allah’i göremez.” safsatasi bu âyetlerle aksi ispat edilmis olarak sona eriyor. Dinîmizi saran hurafeleri Kur’ân âyetleri muhtevasi içinde insaallah birer birer inceleyecegiz.

Herseyin en güzele ulasmasi sadedinde, bütün hurafelerin birer birer yikildigini göreceksiniz. Allahû Tealâ’nin hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulastirmasini Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi insaallah burada tamamlamak istiyoruz.

 


Bugün 6 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol