Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA

KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL

http://www.eda-trabzon34.tr.gg


Kalbinde zerre kadar Imani olan cehennemde cezasi kadar yandiktan sonra cennete girer
konusundaki hadîs, acaba bir mevzu hadîs midir, yoksa saglam bir hadîs midir?


Allah’a sonsuz hamd ve sükrederiz ki; bir defa daha Allah’in bir sohbetinde birlikteyiz. Konumuz: “Kalbinde zerre kadar îmân olan kisi, cehennemde günahlarinin gerektirdigi cezayi çektikten sonra cennete gider.”            

Cehenneme iki türlü insan girer. Cennete girecek olanlar, önce cehenneme girerler. Cehennemde durumu görürler. Oraya sadece o cehennemi görmek için girerler. Uçarak cehennemde dolastiktan sonra, oradan ayrilarak cennete girerler. Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve sükrederek... Kimdir bunlar? Cennete girecek olanlardir. Allahû Tealâ söyle buyuruyor:

 

-19/MERYEM-71: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdiyyâ(makdiyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksiniz. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldigi) kesinlesmis bir hükümdür.


“Aranizda kiyâmet günü cehenneme ugramayacak olan hiç kimse yoktur. Hepiniz mutlaka cehenneme ugrayacaksiniz.” Ayni Surenin 72. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ söyle buyuruyor:

-19/MERYEM-72: Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).
Sonra takva sahiplerini kurtaracagiz. Ve zalimleri, diz üstü çökmüs olarak birakacagiz.


“Sonra Biz takva sahibi olanlari kurtaririz. Cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüs vaziyette cehennemi kaplarlar.”
Öyleyse Allahû Tealâ ne demek istiyor? “Sonra” kelimesi neyi ifade ediyor? Cehennemde bir süre kaldiktan sonra çikisi mi ifade ediyor, yoksa kiyâmet günü, ayni gün, cehenneme girip de cehennemdeki o olaylari gören, cehennemin yapisini gören, nasil korkunç bir iskence dünyasi olusturdugunu gören insanlarin, Allah’a sonsuz hamd ve sükürler ederek cehennemden ayrilmasi mi söz konusu?
Kiyâmet günü cehenneme girip de orada diz üstü çökmüs vaziyette bekleyenler, cehenneme girip cehennemi gördükten sonra Allah’a sonsuz hamd ve sükürlerle cehennemden ayrilanlar, cehennemi tamamen terk ettikten sonra, cehennem katlarina dagitilirlar. Cennete girecek olanlar, cehennemden ayrilmislar ve cennetlere ulasmislardir. Sonsuz hizla hareket ettikleri için...
Ama cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüs vaziyette olduklari yerlerden toplanarak cehenneme sevk edilirler. Bir daha çikmamak üzere cehenneme girilir. Cehennemden bir daha çikmak söz konusu degildir. Cehenneme cezalanmak üzere girenler, ebediyyen orada kalmaya mahkûmdurlar. Hiç kimse bir süre cehennemde kaldiktan sonra, cehennemden çikmak imkâninin sahibi degildir. Bir süre cehennemde iskence gördükten sonra, yakildiktan sonra cehennemden çikmasi ve cennete girmesi mümkün degildir.
Öyleyse Allahû Tealâ’nin cennete ulastiracak olduklari, cehennemden çikartarak cennete ulastiracak oldugu kisiler, onlar cennetlik olanlardir. Ama Allahû Tealâ, cennetlik olanlarin aradaki farki görebilmeleri için, Allah’a sonsuz hamd ve sükredebilmeleri için onlari kiyâmet günü önce mutlaka cehenneme gönderir. Onun için “Aranizdan kiyâmet günü cehenneme ugramayacak olan kimse yoktur.” diyor. Dikkat edin! Allahû Tealâ: “Ugramayacak olan” diyor. Ugramak; bir yere ugrayip oradan ayrilmak mânâsina geliyor. Allahû Tealâ’nin dizayni çok açik bir sekilde bunu ifade ediyor.
Allah için olmak, mutlaka kisinin cehenneme ulasip, cehennemdeki o korkunç durumu gördükten sonra oradan ayrilarak Allah’in cennetine girmesini ifade eder.
Simdi bakiyoruz duruma. Kiyâmet günü ne olur? Kiyâmet günü zaman durur. Zaman geriye, kendi yasadiklari devreye geri döndügünde herkes zaten hayattadir. O ana zaman geri döndügünde herkes hayattadir. O anda yasamakta olanlar, bulunduklari yerde yer çekimi kuvveti olmadigi için yükselerek mahser meydanina ulasirlar. Mahser meydani Indi Ilâhi degildir. Mahser meydani, Indi Ilâhi’den evvel birinci ugranilan yerdir. Orada toplanilir. Orada nefsler, fizik vücutlara girecektir. Ne zaman? Sur’a birinci üfürüldügünde, orada toplanan herkes ölür. Sonra, sur’a ikinci defa üfürüldügünde tekrar dirilirler ve nefsler orada, mahser meydaninda fizik vücutlarin içine girer.
Daha sonra herkes Indi Ilâhi’ye ulasir. Orada herkesin rakamli kitabi vardir. Yani herkesin hayat filmi, kendilerine üç boyutlu olarak gösterilir. Ama her saniye, ya derecat kazandiklari veya derecat kaybettikleri bir olay ve iki görüntü görürler. Üç boyutlu iki görüntü… Birisi düsüncelerinin gösterimidir. Ikincisi de fiiliyatlarinin, ef’allerinin, fiillerinin gösterimidir. Her saniye derecat kazanirlar veya kaybederler. Sonuç ve kisinin gidecegi yer çabucak belli olur. Eger kisinin kazandigi dereceler fazlaysa, sag taraftaki yesil rakamlar olan tarafta bakiye vardir. Ama günahlari fazlaysa, o zaman da sol taraftaki kirmizi rakamlar olan tarafta bakiye vardir.
Bu noktadan itibaren herkese hayat filmleri teslim edilir. Bir kismina saglarindan verilir. Onlar cehenneme girdikten sonra, hemen cehennemi görüp cennete gidecek olanlardir. Digerlerine soldan verilir. Onlar da cehenneme girerken uçarak giremeyecek olan, kapilardan girecek olanlardir. Kapilardan girmek mecburiyetinde olanlar için kapi açilmaz. Kapi sadece yerden kaldirilir, yükseltilir. Ancak o kisinin basi sigabilecek kadar bir yükselti ile yükseltilir. O kisi mutlaka burnu yere sürtünmek suretiyle oraya girer. Bunu zebaniler gerçeklestirirler. Onlari, burunlarini yere sürttürerek cehenneme alirlar. Ve cehenneme, cehennemde yanmak üzere, cezalanmak üzere girenler, cehennemin kapisindan baslayarak, bütün cehennemin etrafini kaplayacak sekilde orada diz çökmüs vaziyette beklerler.
Digerleri, cennete girecek olanlar, cehennemin yüksek kapilarindan uçarak içeri girerler ve hiç oyalanmazlar. Hemen cehennemin içine girerler. Oradaki durumu görürler. Insanlari ne kadar korkunç seylerin bekledigini, nasil iskence edilecegini net bir sekilde görürler. Allah’a sonsuz hamdederek sükrederek cehennemden ayrilirlar ve cennete girerler.
Iste cehennemde bir süre kaldiktan ve günahlarinin karsiligini ödedikten sonra oradan ayrilip da, sevaplari için cennete gitmek diye bir olay, hiç kimse için mevcut degildir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-99/ZILZÂL-7: Fe men ya''mel miskâle zerretin hayren yerahu.
Artik kim zerre kadar hayir islerse onu görür.

-99/ZILZÂL-8: Ve men ya''mel miskâle zerretin serren yerahu.
Ve kim zerre kadar serr islerse onu görür.


Allahû Tealâ: “Kim zerre kadar sevap islediyse onu görür, zerre kadar günah islediyse onu da görür.” diyor.
Dikkat edin! Allahû Tealâ “Onun cezasini çeker, mükâfatini alir.” demiyor; “görür” diyor. Iste o “görmek”, söyledigimiz mizani görmektir, kisinin hayat filminin görülmesidir. Ve o hayat filminin görülmesinde, bütün sevaplar ve günahlar oradadir. Üstelik de insanin uzuvlari sahitlik etmis olurlar. Çünkü neler yaptiklarini açik bir sekilde göstermis olurlar. Konusmalari gerekmiyor. Yaptiklariyla sahit olurlar.
Ve bu tabiî bir sonucu olusturuyor. Bu noktada, insan neticeyi mutlaka görecektir. Kirmizi rakamlar söz konusu ise kitabi soldan verilecektir. Yesil rakamlar söz konusu ise, rakamli kitabi yani hayat filmi (Kur’ân-i Kerim “onun kusu” da diyor.) sag taraftan verilir. Ve ister sagdan verilsin, ister soldan verilsin, hepsinin boynuna asilir. Insanlar cehenneme onunla giderler.
Iki grup insandan cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüs vaziyette, cehennemin bütün etrafini kaplarlar. Ondan sonra hepsi sirayla cehenneme sevk edilirler. Ve bir daha o cehennemde kalacaklarin, bir süre orada kalip da cennete girme sanslari asla olmayacaktir. Hepsi ebediyyen cehennemde kalacaktir.
Peki cehennemin bir sonu yok mu? Var. Allahû Tealâ baslangiçta enerjiyi yaratti. Bir noktayi patlatarak, o noktadaki nötrinolari, gezegenleri olusturmak üzere gönderdi. Bunlar enerji partikülleridir. Ve böyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nin vücuda getirdigi bu enerji, konunun baslangicidir. Sonra Allahû Tealâ, o enerjiyi maddeye çevirdi. Elektronlar ve karsit elektronlari yaratti. Nötrinolardan, enerji partiküllerinden, maddenin temelini teskil eden elektronlari ve karsit elektronlari yaratti. Ve kâinat, Allahû Tealâ tarafindan görünür bir halde dizayn edildi.
Iste “Bunun neticesi nedir?” diye soruyorsaniz, bundan sonra kâinatin olusmasi söz konusudur. Insanligin hayat süresi tamamlandiktan sonra, kiyâmet koptuktan sonra cehenneme girmeleri halinde, cehennemde sonsuza kadar yasamalari, ondan sonra da cehennemin gökleri çatladigi zaman, cehennemle birlikte enerjiye çevrilmeleri söz konusudur. Allahû Tealâ diyor ki:

-55/RAHMÂN-26: Kullu men aleyhâ fân(fânin).
Bütün kisiler (insanlar ve cinler) fanidir (yok olucudur).

-55/RAHMÂN-27: Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Ve celâl ve ikram sahibi Rabbinin Vechi (Zati) bâki kalacaktir.


Allahû Tealâ: “Herkes fani olacaktir. Hersey de fani olacaktir. Sadece Senin Zülcelali Ve’l Ikram olan Rabbin bâki kalacaktir.” diyor.
Iste cennet de cehennem de sonsuza kadar bâki kalacaktir. Sonra Allahû Tealâ nasil enerjiyi yaratmissa, madde, elektronlar ve karsit elektronlara çevrilip, tekrar enerji haline getirilecektir. Enerjiyi nasil Allahû Tealâ yarattiysa, öyle yok edecektir. Allah, bâki kalacaktir. Bir defa daha bir kâinat yaratir mi? O, O’nun bilecegi seydir.
Cehenneme giren kisi, cehennemden bir daha çikar mi? Çikmaz. Bunun ispati sadedinde, size ibret için tam 29 tane âyet-i kerime verecegiz. Cehenneme cezalanmak üzere giren, günahlari olup da cehennemde cezalanacak olanlarin, cehennemden bir daha çikmalari mümkün degildir. 29 tane âyet-i kerime bunu söylüyor. Ibret olsun diye… Ispat vasitasi olarak bunu kullanmaniz için... 
Allahû Tealâ diyor ki:

1. Âyet-i kerime:

-7/A'RÂF-36: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karsi kibirlenenler, iste onlar ates ehlidirler ve onlar, orada devamli kalanlardir (kalacaklardir).


2. Âyet-i kerime:

-33/AHZÂB-64: Innallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrâ(saîren).
Muhakkak ki Allah, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli atesi (cehennemi) hazirladi.

-33/AHZÂB-65: Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîren).
Orada ebediyyen kalicilardir (kalacak olanlardir). (Orada) bir dost ve bir yardimci bulamazlar.


3. Âyet-i kerime:

-3/ÂLI IMRÂN-116: Innellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi sey’â(sey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hiç süphesiz o kâfirlerin, ne mallari ve ne de evlâtlari, onlara; Allah’tan (gelecek bir cezaya) bir sey’e, (karsi koymaya) yetmez. Iste onlar, ates ehlidir. Orada devamli kalacaklardir.


4. Âyet-i kerime:

-2/BAKARA-39: Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, iste onlar ates ehlidir, orada ebedî kalacak olanlardir.


5. Âyet-i kerime:

-2/BAKARA-81: Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hayir, (sandiginiz gibi degil) kim günah kazanmis da hatalari kendisini kusatmissa; iste onlar, ates halkidir ve içinde de devamli kalacaklardir.


6. Âyet-i kerime:

-2/BAKARA-217: Yes’elûneke anis sehril harâmi kitâlin fîh(fîhi), kul kitâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Sana haram (hürmetli) aydan ve onun içinde yapilan savastan soruyorlar. De ki: “Onun içinde (o ayda) savas büyük (günahtir). (Fakat insanlari) Allah yolundan saptirmak (alikoymak) ve O’nu inkâr etmek, (mü’minlere) Mescid-i Haram’i (yasaklamak) ve onun halkini oradan (Mekke’den sürüp) çikarmak ise Allah katinda daha büyük (günahtir). Ve fitne, (adam) öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günahtir). Eger onlarin güçleri yetse (yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savasmaktan geri kalmazlar. Sizden kim dîninden dönerse, o taktirde o, kâfir olarak ölür. Bu sebeple iste onlar, onlarin amelleri dünyada ve ahirette bosa gitmistir. Ve iste onlar, ates ehlidir. Ve onlar, orada ebediyyen kalacak olanlardir.”


7. Âyet-i kerime:

-2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanlarin (Allah’a ulasmayi dileyenlerin) dostudur, onlari (onlarin nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çikarir. Ve kâfirlerin dostlari taguttur (onlar, seytani dost edinirler, seytan kimseye dost olmaz), onlari (onlarin nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çikarirlar. Iste onlar, ates ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardir.


8. Âyet-i kerime:

-2/BAKARA-275: Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhus seytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak seytan çarpmasindan hirpalanmis bir kimse gibi kalkarlar. Iste bu, onlarin: “Fakat alisveris faiz gibidir.” demeleri sebebiyledir. Allah, alisverisi helâl; faizi haram kilmistir. Bundan sonra, Rabbinden kendisine ögüt gelen kimse (ona uyarak) artik (faizden) vazgeçerse, o taktirde geçmis olan (önceden aldigi faiz) onundur ve onun isi (onun hakkindaki hüküm) Allah’a aittir. Ve kim de (faizcilige) dönerse, iste onlar, ates ehlidir. Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardir.


9. Âyet-i kerime:

-98/BEYYINE-6: Innellezîne keferû min ehlil kitâbi vel musrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum serrul beriyyeh(beriyyeti).
Muhakkak ki kitap ehlinden inkâr edenler ve müsrikler, cehennem atesindedirler ve orada devamli kalacak olanlardir. Iste onlar, onlar yaratilmislarin serrli olanlaridir.


10. Âyet-i kerime:

-72/CINN-23: Illâ belâgan minallâhi ve risâlâtihi, ve men ya'sillâhe ve resûlehu fe inne lehu nâre cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden).
(Bu) sadece Allah’tan olani teblig ve O’nun risaletidir. Ve kim Allah’a ve O’nun Resûl’üne asi olursa, bundan sonra muhakkak ki onun için, içinde ebediyyen kalacagi cehennem atesi vardir.


11. Âyet-i kerime:

-21/ENBIYÂ-99: Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ, ve kullun fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eger onlar gerçekten ilâhlar olsaydilar, oraya (cehenneme) girmeyeceklerdi. Ve hepsi orada ebediyyen kalacak olanlardir.


12. Âyet-i kerime:

-59/HASR-17: Fe kâne âkibetehumâ ennehumâ fîn nâri hâlideyni fîhâ, ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).
Böylece ikisinin (münafiklarin ve seytanin) akibeti orada, atesin içinde ebediyyen kalmak oldu. Ve iste bu, zalimlerin cezasidir.


13. Âyet-i kerime:

-58/MUCÂDELE-17: Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi sey’â(sey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Onlarin mallari ve evlâtlari, Allah’tan bir seye (azaba) karsi onlara asla fayda vermez. Iste onlar, ates ehlidir, orada ebediyen kalacak olanlardir.


14. Âyet-i kerime:

-47/MUHAMMED-15: Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin lis sâribîn(sâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.
Takva sahiplerine vaadedilen cennetin durumu sudur ki; içinde kokusu degismeyen sudan nehirler, tadi bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren saraptan nehirler ve saf (süzülmüs) baldan nehirler bulunur. Onlar için orada her çesit meyve bulunur ve (onlar için) Rab’lerinden magfiret vardir. (Bunlarin durumu), ateste devamli kalacak olan ve hamîm (sicak kaynar su) içirilen, bu sebeple bagirsaklari parçalanan kimsenin durumu gibi midir?


15. Âyet-i kerime:

-23/MU'MINÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizani (sevap tartilari), hafif gelirse iste onlar, nefslerini hüsrana düsürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardir.


16. Âyet-i kerime:

-40/MU'MIN-76: Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapilarindan girin. Artik kibirlenenlerin kalacaklari yer ne kötü.


17. Âyet-i kerime:

-16/NAHL-29: Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapilarindan girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanlarin) kaldigi yer ne kötüdür.


18. Âyet-i kerime:

-78/NEBE-21: Inne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmustur.

-78/NEBE-22: Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azginlar için meab (siginilacak yer) olarak.

-78/NEBE-23: Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardir.


19. Âyet-i kerime:

-4/NISÂ-14: Ve men ya’sillâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhilhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun).
Kim Allah’a ve peygamberine isyan eder ve O’nun sinirlarini asarsa, daimî kalmak üzere atese atilir. Onun için alçaltici bir azap vardir.


20. Âyet-i kerime:

-4/NISÂ-93: Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadiballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen).
Ve kim, bir mü’mini taammüden (kastederek) öldürürse, onun cezasi, içinde ebediyyen kalacagi cehennemdir ve Allah’in gazabi ve lâneti onun üzerinedir. Allah, onun için büyük azap hazirlamistir.


21. Âyet-i kerime:

-4/NISÂ-169: Illâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Sadece cehennem yoluna ulastirir. Onlar orada ebediyyen kalacaklardir. Ve bu, Allah için kolaydir.


22. Âyet-i kerime:

-13/RA'D-5: Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkin cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkihim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eger acayip buluyorsan (sasiyorsan) (bil ki;) asil onlarin: “Biz toprak oldugumuz zaman mi, gerçekten, mutlaka yeniden mi halkedilecegiz (yaratilacagiz)?" sözleri acayip (sasilacak sey)dir. Iste onlar, Rab’lerini inkâr eden kimselerdir. Ve iste onlar, boyunlarinda demir halkalar olanlardir ve iste onlar ates ehlidir. Onlar orada ebedî kalanlardir.


23. Âyet-i kerime:

-64/TEGÂBUN-10: Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nari hâlidîne fîhâ, ve bi’sel masîr(masîru).
Âyetlerimizi inkâr edenler ve yalanlayanlar; iste onlar, ates ehlidirler, orada (cehennemde) ebediyyen kalacak olanlardir. Ve (o) ne kötü varis yeri (ulasilacak yer).


24. Âyet-i kerime:

-9/TEVBE-17: Mâ kâne lil musrikîne en ya'murû mesâcidallâhi sâhidîne alâ enfusihim bil kufr(kufri), ulâike habitat a'mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn (hâlidûne).
Müsriklerin, Allah’in mescidlerini imar etmeleri olmaz. Kendilerinin (nefslerinin) küfürlerine (inkârlarina, kâfirliklerine) sahitler iken. Iste onlarin amelleri heba olmustur. Ve onlar, ateste ebedî kalacak olanlardir.


25. Âyet-i kerime:

-9/TEVBE-63: E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hizyul azîm(azîmu).
Allah ve O’nun resûlüne karsi, kim haddi asarsa, artik onun için mutlaka orada ebediyyen kalacagi cehennem atesinin oldugunu bilmiyorlar mi? Iste bu, büyük rüsvaliktir (rezilliktir).


26. Âyet-i kerime:

-9/TEVBE-68: Vaadallâhul munâfikîne vel munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve leanehumullâh(leanehumullâhu) ve lehum azâbun mukîm (mukîmun).
Allah, münafik erkeklere ve münafik kadinlara ve kâfirlere, orada ebedî kalacaklari cehennem atesini vaadetti. O (cehennem), onlara yeter. Ve Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için ikâme edilmis olan (devamli kilinan) bir azap vardir.


27. Âyet-i kerime:

-10/YÛNUS-27: Vellezîne kesebûs seyyiâti cezâu seyyietin bi mislihâ ve terhekuhum zilleh(zilletun), mâ lehum minallâhi min âsim(âsimin), ke ennemâ ugsîyet vucûhuhum kita'an minel leyli muzlimâ(muzlimen), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Seyyiat kazanan kimselerin seyyiatlerinin cezasi, onun misli kadardir. Ve onlari bir zillet kaplar. Ve onlarin Allah’a karsi bir koruyucusu yoktur. Onlarin yüzleri karanlik geceden bir parça ile kaplanmis gibidir. Iste onlar, ates halkidir. Onlar, orada devamli kalanlardir (kalacak olanlardir).


28. Âyet-i kerime:

<<<39-72>>

29. Âyet-i kerime:

<<<43-74>>>

            29 tane âyet-i kerime, cehenneme girenin cehennemden çikmasinin mümkün olmadigini söylüyor. Böyle bir sey mümkün degildir. Kur’ân-i Kerim’de, cehenneme girenin cehennemden bir daha çikabilecegine dair hiçbir âyet-i kerime yer almis degildir. Allahû Tealâ Rahman Suresinin 26 ve 27. âyet-i kerimelerinde buyuruyor ki: “Herkes fani olacaktir. Sadece Zülcelali Ve’l Ikram olan Rabbinin Zat’i bâki kalacaktir.” En sonunda cehennem de cennet de içindekiler de insanlar da enerjiye çevrileceklerdir. Nasil Allahû Tealâ enerjiyi yoktan yarattiysa, sonra da o yoktan yarattigi enerji tekrar olusunca, onu Allahû Tealâ yok edecektir.  
Allahû Tealâ ile olan iliskilerimizde gördügümüz odur ki; cehenneme giren kisi, cehennemden asla çikamaz. Hangi tür kisi? Cehenneme cezalanmak üzere giren, günahlari sevaplarindan fazla olan kisi. Kim cehenneme cezalanmak üzere girerse, onun cehennemden çikmasi hiçbir sekilde mümkün degildir. Cehenneme girer ve ebediyyen orada kalir. Cehenneme girisi, burnu yere sürtünmek suretiyle giristir ve çikisi söz konusu degildir.
Öyleyse “Kalbinde zerre kadar îmâni olan, cehennemde cezasini gördükten sonra cennete girecektir.” hadîsi, bir uydurma hadîstir. Ümit ederiz ki; bu âyetler, bütün dîn adamlarina bir misal olur. Allahû Tealâ’nin söyledigi hususlar son derece açiktir, kesindir.
Allahû Tealâ: “Cehennemin gökleri ve yerleri durdukça yani Allahû Tealâ cehennemin göklerini çatlatmadikça, cehennem içindekilerle birlikte ebedi olarak kalacaktir.” diyor. Ama Allahû Tealâ’nin bütün kâinati yok etme talebi bir gün gelecektir. O zaman kâinatin oldugu gibi tekrar enerjiye dönüsmesi söz konusudur.
Unutmayin ki; Kur’ân-i Kerim’de, cehennemde yanan insanlarin orada yakit olarak da kullanildigi ifade buyruluyor. Yakit olarak kullanilan, yok olan bir insan, ates hüviyetine gelip ateste yanip tamamen yok olan bir insan, zaten enerjiye dönüsmüstür. Ama cehennemde sonsuza kadar yasayan insanlarin da ulasacaklari nihai sonuç odur. Bu insanlar cehenneme gideceklerdir ve ebediyyen cehennemde kalacaklardir.
Simdi insanlara yanlis düsündüren âyetlere bakalim. Burada size Rahman 26 ve 27’yi okuduk. Allahû Tealâ neticeyi bildiriyor: “Hersey fani olacaktir. Sadece Zülcelali Ve’l Ikram olan Allah’in Zat’i bâki kalacaktir.”
Böylece Allahû Tealâ, herseyin enerjiye döndürülecegi o devreden bahsediyor. O zaman insanlar da cehennemlerle beraber yok olacaktir. Cennet de yine insanlariyla beraber yok olacaktir. Cennetin de cehennemin de gökleri beraber çatlayacaktir. Iste böyle bir hüviyet söz konusu oldugu zaman bir problemin kalmadigini görüyoruz.
Allahû Tealâ söyle buyuruyor:

-6/EN'ÂM-128: Ve yevme yahsuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’serel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’din ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ sâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onlarin hepsini biraraya topladigi gün (Allahû Tealâ söyle buyuracaktir): “Ey cin toplulugu! Insanlarla sayinizi artirdiniz (tagutlarin arasina insanlari da kattiniz).” Onlara dost olan insanlardan bir kismi söyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandik ve Senin bize takdir ettigin zamanin bitis noktasina (sonuna) eristik.” (Allahû Tealâ): “Allah’in diledigi sey (cehennemin yok olma zamani gelmesi hali) hariç; sizin barinacaginiz yer atestir, orada ebedî kalacak olanlarsiniz.” buyurdu. Muhakkak ki senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.


Burada Allahû Tealâ: “Allah’in diledigi sey hariç.” diyor.
“Illâ mâ sâallâhu”
illâ: Sadece, hariç.
mâ: Sey.
sâallâhu: Allah’in diledigi.
Eger Allahû Tealâ “Illâ men sâallâhu” yani “Allah’in diledigi kisi hariç” deseydi, o zaman ifade “O kisi hariç olmak üzere, barinacak yer ates” seklinde olacakti. Yani “Allah’in diledigi o kisiler atesten çikabilecek.” mânâsi olacakti. Ama En’am-128’de Allahû Tealâ’nin kullandigi kelime: “sey”.
“Hâlidîne fîhâ illâ mâ sâallâhu: Orada ebediyyen kalacaklardir. Allah’in diledigi sey hariç.”
Iste o Allah’in diledigi sey, cehennemin ve cennetin göklerinin çatlamasidir. Yani Allah’in kâinati yok etme noktasidir, kâinati tekrar enerjiye dönüstürme noktasidir. Insanlar cehennemde yakacak olarak kullaniliyor. Kullanildigi zaman, zaten enerji haline dönüp yok olmus oluyor.
Hud Suresinin 106 ve 107. âyetlerinde Allahû Tealâ diyor ki:

-11/HÛD-106: Fe emmellezîne sekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve sehîk(sehîkun).
Sâkî olanlara gelince; artik onlar, atestedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek ve) çok zor bir sekilde soluk soluga, nefes alip verirler.

-11/HÛD-107: Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel'ardu illâ mâ sâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe'âlun limâ yurîd(yurîdu).
Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semalari ve arzi) durdukça orada ebedî kalanlardir (kalacaklardir). Rabbinin diledigi sey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, diledigi seyi yapandir.


Allahû Tealâ: “Onlar, semalar ve yeryüzü ve arz durdukça, orada ebedî olarak kalanlardir. Rabbinin diledigi sey yani cehennemi yok etmeyi dilemesi hariç.” diyor.
Allahû Tealâ: “Allah’in diledigi kisi hariç.” demiyor.
“Illâ mâ sâe rabbuke:“Rabbinin diledigi sey hariç.”
Yani cehennemin göklerinin çatlamasi hariç.
“Onlar, semalar ve yeryüzü durdukça, orada ebedi olarak kalanlardir.” Yani semalar, yeryüzü, cennet ve cehennem kaldigi sürece ebediyyen orada kalanlardir. “Ama Allah’in diledigi sey hariç.” Allah’in diledigi sey, göklerin çatlamasidir. Ve Allahû Tealâ Hud-108’de cennette olanlar için de ayni seyi söylüyor:

-11/HÛD-108: Ve emmellezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ sâe rabbuk(rabbuke), atâen gayre meczûz(meczûzin).
Fakat mutlu olanlar, artik cennettedir. (Cennetlerin) semalari ve arzi durdukça, Rabbinin diledigi sey (cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedî kalanlardir (kalacaklardir).


Allahû Tealâ: “Fakat said olanlar (mesut olanlar), onlar cennettedirler. Cennetlerin semalari ve arzi durdukça, Rabbinin diledigi sey yani cennetin göklerinin çatlamasi hariç onlar orada ebedî kalanlardir.” buyuruyor.
Görülüyor ki; cennette ve cehennemde devamlilik, Kur’ân-i Kerim’in kesin bir hükmüdür. Allahû Tealâ, tam 29 âyet-i kerimede, cennete gidecek olanlarin degil, cehenneme cezalanmak üzere girenlerin oradan ebediyyen çikmasinin mümkün olmadigini söylüyor. Bu konunun tartismalari ümit ederiz ki artik sona ermistir.
Bir defa daha görüyorsunuz ki; insanlarin kitaplardan ögrendigi, o Kur’ân’a uymayan bilgilerin artik düzeltilmesi zamani gelmistir. Bu 29 tane âyet-i kerime ve cehenneme girdikten sonra bir insanin cehennemden çikmasinin mümkün olacagina dair hiçbir âyet-i kerimenin olmamasi, bu konuyu %100 kesinlestirmektedir. Bu konuda iddialasmanin sonu gelmistir. Insanlarin ögrendigi bütün yanlis bilgiler düzeltilecektir ve dogruya, Kur’ân hükümlerine mutlaka ulasilacaktir.
            Allah’a sonsuz hamd ve sükrederiz ki; bir defa daha bir sohbetimizin sonuna ulastik. Allahû Tealâ’nin hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulastirmasini Yüce Rabbimizden dileyerek, sözlerimizi insaallah burada tamamliyoruz. 
      

 

Bugün 23 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol