Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA

3. KONU :  KULLUK VE İBADET

http://www.eda-trabzon34.tr.gg

Abd ve Abid
Ayetler isiginda Kulluk ve Ibadet kavramlari


Bu bölümde sizlere Allah'a kul olmak ve Ibadetlerden söz etmek istiyoruz.         

Kur’ân’dan kopan kavramlar konusunda, abd ve abid konusuna giriyoruz.
Abd “kul” demek, abid ise “ibadet eden” demektir. Öyleyse abd kelimesi ile abid kelimesi arasinda farklilik vardir. Namaz kilan bir kisi namaz kildigi sürece abiddir, zikir yapan bir kisi zikir yaptigi sürece abiddir. Hangi ibadeti yapiyorsaniz o ibadetin süresince abidsiniz;  ibadet edensiniz.
Peki abd kelimesi de abid kelimesi de ayni kökten gelmiyor mu? Evet, ayni kökten geliyor. Abd kelimesi de, abid kelimesi de ayni kökten geliyor. Öyleyse Arapça kökündeki üç temel harf burada da var. Abd kelimesinde de, abid kelimesinde de ayni harflerin toplandigini görüyoruz. Ibadet kelimesinde de ayni kökün üç kelimesi sondaki –t eki ile gene var. Mabud kelimesi “kendisine ibadet edilen” istikametinde kullaniliyor.
Öyleyse insanlar abd ve abid kelimesini birbirine karistirmis durumdalar. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-51/ZÂRIYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Ve Ben, insanlari ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yarattim.


“Biz, insanlari ve cinleri baska bir maksatla yaratmadik. Sadece Bize kul olsunlar diye yarattik.” “li ya’budûn” sadece Bize kul olsunlar diye.
Hepimiz Allah’a kul olalim diye yaratilmisiz. Herkes dogar, dogdugu anda Allah’in kulu mu olur? Insanlar öyle zannederler, oysaki olmaz. Bir insan dogdugu anda Allah’a kul olamaz veya Allah’a ibadet ediyor diye, Islâm’in bes sartini yerine getiriyor diye, namaz kiliyor diye, oruç tutuyor diye, zekât veriyor diye, hacca gidiyor diye, kelime-i sahadet getiriyor diye o kisi Allah’a kul olamaz. Hiç kimse Allah’a ulasmayi dilemeden Allah’in kulu olmak yetkisinin sahibi degildir.
Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul busrâ, fe bessir ibâd(ibâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin seytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçindilar, kendilerini kurtardilar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulasmayi dilediler). Onlara müjdeler vardir. Öyleyse kullarimi müjdele!


Allahû Tealâ Kur’ân-i Kerim’de sahâbeden bahsediyor: “Onlar (sahâbe), taguta kul olmaktan, abd olmaktan içtinab ettiler, kaçindilar. Kendilerini kurtardilar.” Neden? Allahû Tealâ: “Çünkü Allah’a yöneldiler, Allah’a ulasmayi dilediler. Onlara müjdeler vardir, kullarimi müjdele.” diyor.
Öyleyse bazi insanlar var ki taguta kul; insan seytanlara veya cin seytanlara veya baska tür seytanlara kul ama seytana kul. Tagut sadece seytanlari degil, insan seytanlari ve cin seytanlari da içeriyor. Insanlardan baska insanlari yoldan çikarmaya çalisanlar, seytanin emrinde olanlar tagut müessesesinin içine giriyor.
Allah’a ulasmayi dileyinceye kadar bütün insanlar seytanin kuludur, seytana abddir. Ama kim Allah’a ulasmayi dilerse o kisi Allah’in kulu olur, Allah’a kul olur. Allahû Tealâ bütün insanlari, hepimizi Allah’a kul olalim diye yaratmistir. Bir defa daha söylüyoruz âyet-i kerimeyi: “Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni): Biz, insanlari ve cinleri baska bir sey için degil, Bize kul olsunlar diye yarattik.” (Zariyat-56)
“li ya’budûn” kelimesini, “ibadet etsin” diye anlayan insanlar, öyle Türkçelestirmeye çalisiyorlar. “Biz insanlari baska bir sey için degil, Bize ibadet etsin diye yarattik.”
Oysaki ibadet, yaratilis sebebi degildir. Ibadet hedef degildir. Ibadet o hedefe ulastiracak olan vasitanin adidir. Ibadetler; namaz kilmak bir vasitadir; oruç tutmak bir vasitadir; zekât vermek bir vasitadir; hacca gitmek bir vasitadir; kelime-i sahadet getirmek bir vasitadir.
Islâm’in bes sartini saydik. Insanlar derler ki: “Islâm’in bes sarti vardir. Islâm Allah’a teslim olmak demektir. Bu bes sart Islâm’in esasini teskil eder. Biz bu bes sartin besini de yerine getiriyoruz. Öyleyse Islâm’iz.”
Hiç kimse Islâm’in bes tane sartini yerine getiriyor diye Islâm olamaz. Ayni kisiler diyorlar ki: “Islâm Allah’a teslim olmak demektir. Sen de bize teslim olmaktan bahsediyorsun. Iste biz Islâm’in bes tane sartini yerini getiriyoruz. Bunun için de bizler Allah’a teslim olanlariz.”
Hiç kimse Islâm’in bes sartiyla Allah’a teslim olamaz. Böyle söyleyenlere “Islâm’in bes sartini yerine getiriyoruz, öyleyse biz Allah’a teslim olanlariz.” diyenlere bir sualimiz var. Neyinizi Allah’a teslim ettiniz?

Ruhunuzu mu,
Fizik vücudunuzu mu,
Nefsinizi mi,
Iradenizi mi Allah’a teslim ettiniz?
Bu dördü de üzerimize farzdir. Hangisini teslim ettiniz?
O zaman “Biz Allah’a teslim olduk.” diyenler cevap veremiyorlar. Aslinda teslim falan olmus degiller. Ibadet etmek, abid olmak baska sey; abd olmak, Allah’a kul olmak baska sey.
Allah’a ulasmayi dilemek, Allah’a kul olmanin baslangiç noktasidir. (1. kulluk) Böyle bir kisiyi Allah mutlaka mürsidine ulastirir, kisi tâbiiyetini gerçeklestirir. Bu 2. kulluktur; 14. basamak. Bu 2. kullukta tâbiiyet sirasinda ruh vücudu terk eder, Allah’a dogru bir yolculuga çikar, yedi tane gök katini asarak Allah’a ulasir. Bu ruhun Allah’a ulastigi yer, 3. kulluga ulasmak demektir; ruhun teslimidir.
Daha sonra fizik vücut Allah’a teslim olur. (4. kulluk)
Daha sonra nefs, ulûl’elbab makaminda Allah’a teslim olur. (5. kulluk)
Sonra kisiye gök katlari gösterilir. Yedi gök kati boyunca o kisi ihlâs makamindadir; altinci safhadadir. (6. kulluk)
7. gök katinin Sidretül Münteha’sini gördükten sonra o kisiye Allahû Tealâ Tövbe-i Nasuh çagrisi yapar. Kisi Tövbe-i Nasuh’la tövbe eder. Bu, 28. basamak olan salâh makaminin 1. kademesidir. Sonra o kisinin günahlari örtülür; salâh makaminin 2. kademesi. Sonra o kisiye salâh nuru verilir; 3. kademesi. Daha sonra o kisinin günahlari sevaba çevrilir; 4. kademesi.
Salâh makaminin 5. kademesinde kisi iradesini Allah’a teslim eder. (7. kulluk) Bu, kullugun sonudur. Kisi bihakkin takvanin sahibi olmustur. Herkesin ulasabilecegi standartlarda yani resûl veya nebî (nebî resûl veya velî resûl) olmayanlarin ulasabilecegi nihai kademe, en son kademe burasidir: Iradenin Allah’a teslimi. Burasi 7. kulluktur, kullugun en üst makamidir. Kisi bihakkin takvanin, hakka tukatihi takvanin sahibi olmustur.
Allahû Tealâ’nin bizi yaratma maksadina baktigimiz zaman gördügümüz sey odur ki; Allahû Tealâ bizi Allah’a kul olalim diye yaratmis. Bihakkin kullugu hedef gösteriyor. Elbette herkes oraya ulasamaz ama Allah’in istedigi temel hedef odur ve de bütün sahâbenin bu kulluga ulastigini görüyoruz. Allah ile olan iliskilerinizde biliniz ki 7 tane kulluga davetlisiniz.
Böylece 7 tane kullugun dizaynina bakiyoruz. Kur’ân-i Kerim 28 basamaktan olusan bir Islâm merdiveni içeriyor.
1. basamakta insanlar olaylari yasar, herkes yasar. O kisi olaylari yasadigi için Allah’in kulu degildir, henüz kul olmamistir.
2. basamakta olaylari yasayanlar, Allahû Tealâ kendilerini musibetlerle imtihan ettigi zaman tepkilerini ortaya koyarlar. Bu Allah için bir isarettir. Iste bu ikinci basamaktan sonra ya herkes ikinci basamakta kalir, Allah’a ulasmayi dilemez ya da Allah’a ulasmayi diler ve 3. basamaga geçer. Allah’a ulasmayi dilemeyenlerin hiçbirisi 3. basamaga ulasamaz, 2. basamakta kalirlar.
Önemli olan Allah’a ulasmayi dilemektir. Dileyen kisi mutlaka 3. basamaga ulasir.
3. basamak, 1. kullugu ifade eder. 3. basamakta olan kisi 1. kulluga ulasmistir, Allah’a kul olmustur. Allah’a ulasmayi dileyen herkes seytanin kulu olmaktan kurtulmustur, Allah’in kulu olmustur.
Iste Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi, bu büyük hakikati bize söylüyor. Allahû Tealâ diyor ki: Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul busrâ, fe bessir ibâd(ibâdi). “Onlar (sahâbe) taguta, seytana kul olmaktan içtinab ettiler, kaçindilar, kendilerini kurtardilar ve Allah’a yöneldiler.”
Allah’a yöneldikleri için taguta kul olmaktan kurtuldular çünkü Allah’a yönelen herkes Allah’a kul olmanin birinci safhasina adim atmistir, Allah’in kulu olmustur. O artik seytanin kulu degildir. Bu âyet bunu ispat ediyor. Allahû Tealâ orada diyor ki: “Onlar taguta kul olmaktan içtinab ettiler, kaçindilar, kendilerini kurtardilar çünkü Allah’a yöneldiler. Onlara müjdeler vardir, kullarimi müjdele.”  Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi, sahâbenin taguta (insan ve cin seytanlara), seytana kul iken, Allah’a ulasmayi dileyerek Allah’a kul oldugunu ispat ediyor.
Baslangiçta bütün insanlar seytanin kuludurlar. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-24/NÛR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtis seytân(seytâni), ve men yettebi’ hutuvâtis seytâni fe innehu ye’muru bil fahsâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yesâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, seytanin adimlarina tâbî olmayin! Ve kim seytanin adimlarina tâbî olursa o taktirde (seytanin adimlarina uydugu taktirde) muhakkak ki o (seytan), fuhsu (her çesit kötülügü) ve münkeri (inkâri ve Allah’in yasak ettiklerini) emreder. Ve eger Allah’in rahmeti ve fazli sizin üzerinize olmasaydi (nefsinizin kalbine yerlesmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediginin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi isitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).


“Sakin seytanin adimlarina tâbî olmayin çünkü seytan onun adimlarina tâbî olanlara münkerle ve fuhusla emreder.”
Öyleyse kimlere emrediyor? Kullarina emrediyor. Allah’a kul olmayan herkes, Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi geregince seytana kuldur. Bütün insanlar doguslarindan itibaren seytana kuldurlar. Allah’in kulu olmayan herkesin seytana kul oldugunu görüyoruz. Allahû Tealâ Zumer-17’de bunu açikça ifade etmis oluyor. Yani sahâbe de eger Allah’a ulasmayi dilemeselerdi seytana kul olmakta, seytanin kulu olmakta devam edeceklerdi.
Allah’a kul olmakla seytana kul olmak arasindaki ayrim, mü’min ve kâfir ayrimini da ihata ediyor. Allah’a kul olanlar mü’mindirler, seytana kul olanlar kâfirdirler. Iste Allahû Tealâ Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesinde söyle söylüyor:

-34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannini (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri olusturan bir firka (Allah’a ulasmayi dileyenler) hariç, hepsi ona (seytana) tâbî oldular.


Allahû Tealâ insanlardan, seytandan ve kiyâmet gününden bahsediyor. “Kiyâmet günü seytan, insanlara olan vaadini, hedefini gerçeklestirdi. Mü’minleri olusturan bir tek firka hariç bütün firkalar seytana kul oldular.” diyor.
Demek ki sadece Allah’a ulasmayi dileyenler ki onlar mü’minlerdir; kendilerini seytana kul olmaktan kurtarmislar ama geri kalanlarin hepsi seytana kul olmuslardir. Yani Allah’a ulasmayi dileyenler Allah’in kuludur ama geri kalan herkes seytanin kuludur. Mü’minleri olusturan sadece bir tek firka olduguna göre, Allah’a ulasmayi dileyenler mü’min ve dilemeyenlerin hepsi kâfirler sinifinda mütâlea ediliyor.
Allah ile olan iliskilerimizde seytana kul olmaktan kurtuldugumuz nokta, demek ki kendi irademizle karar vererek Allah’a ulasmayi Rabbimizden diledigimiz noktadir.
Kalpten bir dilek: “Yarabbi, ben ruhumu ölmeden evvel Sana ulastirmak istiyorum. Nasil Senin binlerce evliyan, ermis evliyan Sana ulasmayi dilediler ve Sana ruhlarini ulastirdilarsa, böylece Allah’a ulasmayi dileyip Sana ulastiklari anda seytana kul olmaktan kurtulmuslarsa, ben de seytana kul olmaktan kurtulmak ve Sana kul olmak istiyorum.”
Böyle bir talep Allahû Tealâ tarafindan aninda isitilir ve bilinir. Bilinince de Allahû Tealâ derhal harekete geçer ve o kisinin Allah’in kulu olmasi böylece tahakkuk eder.
Allah’a ulasmayi diledigi âna kadar bütün insanlar seytanin kuludur. Diledigi an, seytanin kulu olmaktan mutlak olarak kurtulur ve Allah’in kulu olur. Iste burasi kisinin Allah’in kulu oldugu noktadir. O kisi çünkü Allah’a ulasmayi dilemistir.
O Allah’a ulasmayi dileyenler hidayet üzere olurlar, seytana kul olmaktan Allah’a ulasmayi diledikleri anda kurtulmuslardir, Allah’in kulu olmuslardir. Bu, konumuzun birinci safhasidir. Sadece Allah’i ulasmayi dileyenler bu hedefe ulasabilirler, Allah’in kulu olabilirler.
Aranizda hâlâ Allah’a ulasmayi dilemeyenler var mi? Neden sevgili kardeslerim? Neden ulasmayi dilemiyorsunuz? Bilin ki kendinize su dünya ve ahiret hayatinizda yapabileceginiz en büyük kötülük budur. Allahû Tealâ sizden zor bir sey mi istiyor? Bir tek dilek! Kalbinizden Allah’a ulasacak bir dilek: “Yarabbi, ben Senin nasil binlerce evliyan varsa, ermis evliyan, ruhunu Sana ulastirmis evliyan; ben de onlardan birisi olmak istiyorum. Senin dostlarindan birisi olmak istiyorum. Ben de Allah’a ulasmayi diliyorum. Beni de Sana ulastir, benim de ruhumu Sana ulastir Yarabbi.”
Böyle bir talebi yapan herkes mutlaka seytanin kullugundan kurtulur, Allah’in kulu olur. Demek ki Allah’a ulasmayi dilemeyen hiç kimse Allah’a kul degildir.
Allah’a ulasmayi dilemeden evvel insanlar dalâlettedirler, küfürdedirler, gidecekleri yer cehennemdir, seytanin kuludurlar, hüsrandadirlar, sirktedirler. Allah’in kulu olmayan herkes bütün bu vasiflarin sahibidir. Onlar 1. ve 2. basamakta olanlardir ama Allah’a ulasmayi dileyen kisi 3. basamaktadir ve Allah’in kulu olmustur.
Bunun mânâsi; Allah derhal Rahîm esmasi ile o kisinin üzerinde üzerinde tecelli edecektir, o kisiye ilk is olarak furkanlar verecektir. Gözlerinin üstündeki hicab-i mestureyi alacaktir. Görme hassasinin üzerindeki gisaveti alacaktir. Isitme hassasinin mührünü açacaktir. Kulaklarindaki vakrayi alacaktir. Kalbinin mührünü açacaktir. Kalbindeki ekinneti alacaktir. Kalbine ihbat koyacaktir.
Bir insanin kalbinde baslangiçta küfür yazmaz. Ne zaman ki bir insan Allah’a ulasir, sonra fiska düser, Allahû Tealâ ona bir defa daha Allah’a ulasmasi için imkân verir. Kisi ikinci defa ruhunu Allah’a ulastirdiktan sonra gene fiska düserse, bu üçüncü fisk olur. Çünkü bütün insanlar doguslarindan itibaren fisktadirlar. Allah’a ulasmayi dileyen kisi fisktan kurtulmustur. Bu onun birinci fisktan kurtulusudur. Ruhunu Allah’a ulastirdigi zaman hidayete erer ama oradan sonra fiska düserse bu ikinci fisktir. Sonra kisiye ruhunu bir defa daha Allah’a ulastirma imkâni verilir, ruhunu Allah’a ulastirir. Bundan sonra kisi fiska düserse bu üçüncü fisktir. Üçüncü fisktan sonra artik kisinin kurtulmasi mümkün degildir, Allahû Tealâ o kisinin kalbini mühürler ve o kisi bir daha hidayete eremez.
Allah’a kul olma standartlarinda da bir kisi Allah’a ulasmayi dilemedikçe tagutun kuludur, seytanin kuludur. Allah’a ulasmayi dilerse, bu noktada seytana kul olmaktan kurtulur, Allah’a kul olur. Bu noktadan itibaren Allahû Tealâ ona büyük yardim edecektir çünkü Allahû Tealâ’nin o kisiye sözü vardir; mutlaka Kendisine ulastiracaktir.

-42/SÛRÂ-13: Serea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel musrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yesâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettigi (farz kildigi) seyi (seriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) firkalara ayrilmayin.” diye Hz. Ibrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. Isa’ya vasiyet ettigimiz seyi sana da vahyederek, size de seriat kildi. Senin onlari, kendisine çagirdigin sey (Allah’a ulasmayi dileme) müsriklere zor geldi. Allah, diledigini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulastirir (ruhunu hayatta iken Kendisine ulastirir).


Kisi böylece Allahû Tealâ’ya ulasmayi diledikten sonra, Allahû Tealâ ona yardimlarini ardarda göndermeye baslar. Allahû Tealâ o kisiyi teçhiz eder, cihazlandirir. Allah’a ulasmayi dilemesi zaten o kisiyi cehennemden kurtarmistir ve Allahû Tealâ bu kisiye 7 tane furkan verir.

Onun gözlerindeki hicab-i mestureyi alir.
Görme hassasinin üzerindeki gisaveti alir.
Kulaklarindaki vakrayi alir.
Isitme hassasindaki mührü açar.
Kalbindeki mührü açar.
Kalbindeki ekinneti alir.
Ve kalbine ihbat koyar.
Allahû Tealâ’nin verdigi bu 7 tane hediyenin yedisi de Allah’in ihsanidir ve bu kisi Allahû Tealâ’dan 7 tane ihsan aldigi bu seviyede, yeni bir hamle daha yapacaktir. Allah’a ulasmayi dileyen kisiye Allahû Tealâ mürsid sevgisi verir.
Böyle bir sey için Allahû Tealâ o kisiyi mürsidine ulasmasi konusunda hacet namazi kilmasi gerektigi kisiye teblig edilir. Bu kisi hacet namazini kildigi zaman Allahû Tealâ mutlaka ona mürsidini gösterecektir. Öyleyse mürsidini gördügü zaman bu kisi ona tâbî olacaktir.
Tâbî oldugunda bu kisiye Allahû Tealâ 7 tane ni’met verecektir:

Devrin imaminin ruhu kisinin basinin üzerine gelip yerlesecektir.
O kisinin ruhu vücudunu terk edip Allah’a dogru yola çikacaktir.
O kisinin kalbinin içine Allah îmâni yazacaktir.
O kisinin bütün günahlari sevaba çevrilecektir ve ayni zamanda Allahû Tealâ o kisiye o güne kadar kazandigi bir tek derece için 10 katini verirken o günden itibaren 100 katini vermeye baslayacaktir.
Nefs tezkiyesine baslayacaktir.
Nefsi nefs tezkiyesi yaptigi için, fizik vücudu afetlere karsi güçlenecektir çünkü nefs tezkiyesi sebebiyle afetlerin giderek sayisi azalacaktir.
Iradenin güçlenmesi söz konu olacaktir.
Mürsidine tâbî oldugu noktadan itibaren Allahû Tealâ kisinin kalbine îmân kelimesini yazdigi için, kisinin zikir yapmasi sureti ile Allah’in katindan gelen fazl, rahmet ve salâvât nurlarindan fazillar, kisinin kalbine girmeye baslar. Çünkü Allahû Tealâ’nin yazdigi îmân kelimesi, fazillar için çekim gücüne sahiptir. Fazillar o kisinin kalbinde toplanmaya baslayacaktir.
14. basamakta tâbiiyetle birlikte o kisinin kalbinde fazillarin toplanmaya baslamasi, o kisinin nefs tezkiyesi yaptigini ifade eder. Burasi 2. kulluktur. Mürside tâbiiyet, kisinin Allah’a 2. defa kul oldugunu gösterir.
Allah’a ulasmayi dilemeden evvel bu kisi seytanin kuluydu, Allah’a ulasmayi diledi 1. kulluga ulasti. Mürside ulastigi zaman kisi 2. defa Allah’a kul olmustur. Kullugu bir kademe yükselmistir.
Tâbiiyetin gerçeklesmesi ile birlikte ruh, vücuttan ayrilmis ve nefs tezkiyesi ile birlikte Allah’a dogru seyri sülûk isimli bir yolculuga çikmistir. Ruh, nefsinin her %7 nur birikiminde bir gök katini asacak, neticede yedi tane gök katini geçecek ve Allah’in Zat’ina ulasacaktir. Ulastigi an, ruh Allah’in Zat’inda yok olur. Ruhun Allah’a ulasip Allah’a kul olmasi 3. kulluktur; 22. basamaktir.
23. basamakta kisiye Allah’in katinda bir taht verilir. 24. basamakta bu kisi günün yarisindan daha fazla zikretmeye baslar. Kisi böylece zahid olur, züht sahibi olur, nefsinin kalbindeki nurlar %70’i asar. Bu nurlar ne zaman %81’i bulursa kisi fizik vücudunu Allah’a teslim eder. Fizik vücut bu noktada içi %81 nurla doldugu için, geri kalan %19 afetlere aldirmaz, Allah’in bütün emirlerini yerine getirir, yasak ettigi fiilleri islemez. Burasi o kisi için 4. kulluktur. Fizik vücudunu Allah’a teslim eden herkes, 4. kullugun sahibi olur.
Allah’a ulasmayi diledigi an: 1. kulluk,
Mürsidine ulasip tâbiiyette: 2. kulluk,
Ruhun Allah’a ulasmasi ve tesliminde: 3. kulluk,
Fizik vücudun Allah’a tesliminde: 4. kulluk.
Fizik vücudun nefsinin kalbinde %81’i asan bir nur birikimi, o fizik vücudun Allah’in bütün emirlerini yerine getiren, yasak ettigi hiçbir fiili islemeyen bir hedefe ulasmasini saglar. Burasi 4. kulluktur.
Kisi neticede daimî zikre ulasacaktir. Daimî zikre ulasan bu kisi 5. kullugun sahibi olur. Kim daimî zikre ulasmissa o, nefsinin kalbinde hiç afet kalmayan birisidir. Daimî zikir sebebiyle nefsinin kalbindeki bütün afetler yok olur çünkü kalbe devamli olarak Allah’in nurlari girmekte ve kalbi bütün boyutlariyla piril piril aydinlik tutmaktadirlar.
Kisi bu noktada daimî zikre ulasinca ulûl’elbab olmustur. Nefsinin kalbindeki afetler tamamen yok oldugu için kalp gözü açilmistir, kalp kulagi da açilmistir ve Allahû Tealâ’nin indinde o kisi ehli tezekkür olmustur. Allah ile her an konusabilmek imkâninin sahibidir. Ehli hayir olmustur, daimî zikir sebebi ile devamli derecat kazanmaktadir. Ehli hüküm, ehli hikmet olmustur. Hem Kur’ân-i Kerim âyetlerine baktigi zaman o âyetin hangi kademeye ait oldugunu bilir hem de bu bapta bir hâkimlik veya hakemlik görevi kendisine verildigi zaman Allah’ta sorarak karar verecegi için mutlaka adaletli karar verir.
Allah ile olan iliskilerin bu noktasinda, ulûl’elbab makaminda yeni bir kulluk olusur. Burasi 5. kulluktur.
Sonra kisi gök katlarini görmeye baslar. Yer katlari ulûl’elbab oldugu noktada kisiye gösterilir, gök katlari ise ihlâs makaminin isaretlerini tasir. Gök katlarini görmeye basladigi anda kisi 6. kulluga geçmistir. Allah’a daha üst seviye bir kul olmustur ve bu noktadan sonra o kisi için söz konusu olan sey salâh makamina geçistir. Ihlâs makaminda 7 tane gök kati gösterilir, 7. gök katinin son âlemi olan Indi Ilâhi’de ne zaman bu kisi Sidretül Münteha’yi görürse o zaman Tövbe-i Nasuh’a davet edilir. Bunun mânâsi; ihlâs makami da tamamlanmistir, 6. kulluk da tamamlanmistir, kisi 7. kulluga geçecektir. Kisi Tövbe-i Nasuh’a davet edildigi anda 7. kulluga adim atmistir. Burasi, kisinin 7. defa Allah’a kul oldugu bir yeri ifade eder.
Burasi öyle bir yerdir ki burada o kisinin bütün günahlari örtülür, ona salâh nuru verilir. Sonra da o kisinin günahlari sevaba çevrilir. Bunlarin hepsi kisi Tövbe-i Nasuh’a davet edildikten sonra olur. Bu islevlerin sonunda o kisinin iradesini de Allah teslim alir. 
7. kullugun bütün insanlar için ulasilabilen en üst noktasi burasidir. Kisinin iradesini de teslim ederek Allahû Tealâ tarafindan “Irsada memur ve mezun kilindin.” cümlesi ile Allah’a teslim olmasidir, Allah’a 7. defa kul olmasidir. Burasi bihakkin takvanin sahibi olunan yerdir. Kisi iradesini de Allah’a teslim etmistir, 7. kullugun en üst noktasina ulasmistir.
Öyleyse görülüyor ki abd olma müessesesi bir bütünü içerir. Bu muhtevada kisinin Allah’a abd olmasi, abid olmasi ile iliskili bir konu degildir. Abid olmak Allah’a ibadet etmektir. Oysaki biz insanlar ibadeti Allahû Tealâ’nin emri üzerine gerçeklestiririz. Allahû Tealâ hepimize ibadet emrini vermistir ki; o ibadetleri yaparak derecat kazanalim ve bir an evvel basamaklari yükselerek Allah’in üst seviye bir kulu olalim.
Iste 7. kulluk bazi insanlar disindaki bütün insanlar için kullugun en üst kademesidir. Kimlerin disindaki? Resûllerin, velî resûllerin ve nebî resûllerin disindaki bütün insanlar için kullugun en üst kademesi, iradeyi de Allah’a teslim ederek irsad makamina Allahû Tealâ tarafindan tayin edilmektir. Burasi kullugun son noktasidir.
Kulluk müessesesi bu safhalardan geçerek neticeye ulasiyor. Böylece konu tamamlaniyor. 

 


Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol