Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA

KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI

 TASAVVUF NURU - HÜLYA
 
http://www.eda-trabzon34.tr.gg


RAPOR - 6: AYET - 13/RAD-21 (MEALLERDE GİZLENEN HIDAYET )

Hidayet; insan ruhunun yasarken Allah'a ulasmasidir. Hidayetin meallerde gizlenmesi ise 
meâllerdeki "O'na ulasir", "Allah'a ulasmak", "Allah'a mülâki olmayi dilemek" gibi ifadeleri
bazı mealcilerimizin bilerek veya bilmeyerek farklı algıladıkları için farklı aktarmalarından kaynaklanmaktadır.
ve farklı algıladıkları ayet-i kerimeleri meal haline getirirkende bazı hatalar yapılarak  
bu bazı hatalardan dolayıda müslümanların ayetlerdeki HİDAYET kavramından uzak kalmalarına neden olunmaktadır.
Hidayet, Islâm'in en önemli kavramidir, çünkü bir insan ancak Allah'a ulasmayi dilerse
Allahû Tealâ'nin cennetine girmeye hak kazanabilir.
Hidayetin bilerek veya bilmeyerek farklı algılanarak farklı aktarılması 
Hidayetin gizlenmesine vesile olmaktadır
ve Hidayetin gizlenmesine bu şekilde bilerek veya bilmeyerek sebep olmakta
müslümanların meallerdeki hakiki hidayetten mahrum kalmasına
ve dolayısıyla Kuran-ı Kerimin hakiki manasının anlaşılmamasına neden olmaktadır
ve müslümanlar ayetleri doğru meallerle öğrenerek ve anlayarak hayatına aktararak cennet ehlinden olmak yerine
cehennem azabına düşebilecek hale gelmelerine bu mealcilerin hataları zemin hazırlamaktadır

13/RA'D-21 ÂYET VE MEAL İLE BİRLİKTE GİZLENEN HIDAYET
13/RA'D-21: Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
 
Yukaridaki baslik Bakara Suresinin 159. âyetinde "hidayeti gizleyenler" ifadesinden esinlenerek verilmistir. Hidayetin, insan ruhunun yasarken Allah'a ulastirilmasi oldugu (1. teslim) ve diger teslimlerin (toplam 4 teslim) gizlenmesi, islâm Cografyasindaki en büyük tuzaktır. Hidayetin gizlenmesi; tüm insanligi ebedî cehennem hayatina sürükledigi için Allah'a îmân eden herkesin, yegâne kurtulus kapisi olan hidayeti muhakkak ögrenmeleri ve dilemeleri gerekmektedir. Bu yazi dizimizde bu paragrafta gördügünüz tüm ifadeler birer birer âyetlerle ispat edilecektir.
 
Adem Ugur
 : Onlar Allah'in gözetilmesini emrettigi seyleri gözeten, Rablerinden sakinan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.
 
Ahmed Hulusi
 : Onlar, Allâh'in BIRlestirilmesini emrettigi seyi BIRlestirirler ("olusmus benlik"le "orijin benlik"in "bir"lesmesiyle olusan yasam boyutu); Rablerinden (Esmâ özelliklerinin muhtesem sonsuzlugundan) hasyet duyarlar; hesabin kötüsünden (hakkini vermemenin sonuçlarindan) korkarlar.
 
Ahmet Tekin
 : Onlar, Allah’in riâyet edilmesini, birlestirilmesini, bütün peygamberlerin tek davet ve teblig konusu Islâm dinindeki devamliligi saglayan hükümleri, Kur’ân âyetlerinin irtibatlandirilarak bütünlük içinde düsünülmesini, uygulanmasini emrettigi ser’î kurallari, ser’î düzeni eksiksiz uygulayanlar, Rablerinden korkanlar, kötü bir hesaptan, agir bir sorgulamadan endise edenlerdir.
 
Ali Fikri Yavuz
 : Onlar ki, Allah’in gözetilmesini emrettigi haklari gözetirler (akrabalik baglarini devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar)? Rablerine saygi beslerler ve kötü hesabdan korkarlar.
 
Bekir Sadak
 : Onlar, Allah'in birlestirilmesini emrettigi seyi birlestirirler, Rablerinden korkarlar; kotu hesaptan urkerler.
 
Diyanet Isleri
 : Onlar, Allah’in riâyet edilmesini emrettigi haklara riâyet eden, Rablerine saygi besleyen ve kötü hesaptan korkanlardir.
 
Diyanet Isleri (eski)
 : Onlar, Allah'in birlestirilmesini emrettigi seyi birlestirirler, Rablerinden korkarlar; kötü hesaptan ürkerler.
 
Diyanet Vakfi
 : Onlar Allah'in gözetilmesini emrettigi seyleri gözeten, Rablerinden sakinan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.
 
Edip Yüksel
 : Onlar ki ALLAH'in birlestirmesini emrettigi seyi birlestirirler, Rab'lerini sayarlar ve kötü hesaptan korkarlar.
 
Elmalili Hamdi Yazir
 : ve onlar ki Allahin riayet edilmesini emrettigi hukuka riâyet ederler, Rablarina saygi besler ve hisâbin kötülügünden korkarlar
 
Elmalili (sadelestirilmis)
 : Ve onlar ki, Allah'in, riayet edilmesini emrettigi haklara riayet ederler; Rablerine saygi besler ve hesabin kötü çikmasindan korkarlar.
 
Elmalili (sadelestirilmis - 2)
 : Ve onlar ki, Allah'in riayet edilmesini emrettigi seye riayet ederler ve Rablerine saygi gösterirler ve hesabin kötülügünden korkarlar.
 
Fizilal-il Kuran
 : Yine onlar, Allah'in sürdürülmesini emrettigi iliskileri sürdürürler. Rabblerinden korkarlar ve kötü hesaplasmadan ürkerler.
 
Hayrat Nesriyat
 : Ve onlar ki, Allah’in birlestirilmesini emrettigi seyi (akrabâlar ve mü’minler arasinda olmasi gereken bagi) birlestirirler; Rablerinden korkarlar ve hesâbin kötüsünden endise ederler.
 
Ibni Kesir
 : Ve onlar ki; Allah'in bitistirilmesini emrettigi seyi bitistirirler. Rabblarindan korkarlar ve kötü hesabdan ürkerler.
 
Muhammed Esed
 : ve onlar ki, Allah'in siki tutulmasini buyurdugu (baglari) siki tutarlar; Rablerine karsi son derece saygili ve duyarli davranir, (O'nun çagrisina sagir kalanlari bekleyen) o pek kötü hesaptan korkarlar;
 
Ömer Nasuhi Bilmen
 : Onlar ki, Allah Teâlâ'nin bitistirilmesini emrettigi seyi bitistirirler ve Rablerinden hasyette bulunurlar ve fena hesaptan korkarlar.
 
Ömer Öngüt
 : Onlar Allah'in bitistirilmesini emrettigi seyi bitistirirler. Rablerinden korkarlar ve en kötü hesaptan ürkerler.
 
Saban Piris
 : Allah’in birlestirilmesini emrettigi seyi birlestirenler, Rab’lerinden korkanlar; kötü hesaptan korkanlardir.
 
Suat Yildirim
 : Allah’in gözetilmesini emrettigi seyleri gözetirler. Rab’lerinden çekinir ve pek çetin bir hesaptan endise ederler.
 
Süleyman Ates
 : Ve onlar Allâh'in bitistirilmesini istedigi seyi bitistirirler. Rablerine karsi saygili olur ve en kötü hesaptan korkarlar.
 
Ümit Simsek
 : Onlar, Allah'in birlestirilmesini emrettigi seyi birlestirirler, Rablerinden korkarlar, hesabin kötü çikmasindan çekinirler.
 
 
 
 
ISLÂM'IN TEMEL KAVRAMLARININ FARKLI YORUMLANDIĞI MEÂLLER

Meâllerde Islâm'in temel diger kavramlarinin (takva, nebî-resûl, nefs tezkiyesi, kûl, velâyet kademeleri {fenâ, bekâ, züht, muhsin, ulûl'elbab, muhlis, salih}, kâfir, îmân, vb.) bazı tefsirlerde ve sözlüklerde manâlari degistirilmistir. Bunun dogal sonucu olarak bugün toplumlar temel Islâm kavramlarini ögrenememekte ve Allah ile olan iliskilerini "Kur'ân'da emredilen standartlarda" gelistirememektedirler.
 
Gültekin Onan
 : Ve onlar Tanri'nin ulastirilmasini buyurdugu seyi ulastirirlar. Rablerinden içleri saygi ile titrer, kötü hesaptan korkarlar.
 
 
 
 
ÂYETIN ANLAMININ FARKLI ALGILANMASINA NEDEN OLAN
DIGER BAZI MEÂL YORUMLARI

Bu kategorideki Meâl hatalari hatanin türüne göre bazen çok önemli olabilmekle beraber, bazen de asil olan anlatimin içerisinde yanlis anlasilmalara yol açan hatalardir. Bu kategoriye dahil edilmis tüm hatalar için muhakkak hata derecesini anlayabilmek için "analiz" bölümündeki ilgili bölümü okuyunuz.
 
Abdulbaki Gölpinarli
 : Onlardir Allah neyi ulastirmayi emrettiyse ulastiranlar ve Rablerinden ürkerler ve kötü hesaptan korkarlar.
 
Ahmet Varol
 : Onlar Allah'in ulastirilmasini emrettigini ulastirir, Rabblerinden çekinir ve kötü sorgulamadan korkarlar.
 
Ali Bulaç
 : Ve onlar Allah'in ulastirilmasini emrettigi seyi ulastirirlar. Rablerinden içleri saygi ile titrer, kötü hesaptan korkarlar.
 
Celal Yildirim
 : Onlar ki, Allah'in ulastirip (yerine getirilmesini) emrettigi seyi ulastirirlar ve hesabin kötüye gitmesinden endise duyarlar.
 
Hasan Basri Çantay
 : Onlar ki Allahin ulasdirilmasini (idâme ve riaayet edilmesini) emretdigi sey'i ulasdirirlar (ona riaayet ederler). Rablerinden korkarlar, (bilhassa) kötü hesâbdan endîse ederler. 
 
Tefhim-ul Kuran
 : Ve onlar Allah'in ulastirilmasini emrettigi seyi ulastirirlar, Rablerinden içleri saygi ile titrer, kötü hesaptan korkarlar.
 
Yasar Nuri Öztürk
 : Onlar, Allah'in ulastirilmasini emrettigi seyi ulastirirlar, Rablerinden korkarlar ve hesabin kötüsünden ürperti duyarlar.
 
 
 
 
13/RA'D-21 IÇIN ANALIZ
13/RA'D-21
Bismillâhirrahmânirrahîm 

Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Kelime kelime anlami 
1.
 ve ellezîne
 : ve o kimseler
 
2.
 yasilûne
 : ulastirirlar, vasil ederler
 
3.
 mâ emerallâhu (emre allâhu)
 : Allah'in emrettigi seyi
 
4.
 bi-hi
 : ona
 
5.
 en yûsale
 : ulastirmak
 
6.
 ve yahsevne
 : ve korkarlar, husû duyarlar
 
7.
 rabbe-hum
 : onlarin Rab'leri
 
8.
 ve yehâfûne
 : ve korkarlar
 
9.
 sûe el hisâbi
 : kötü hesap
 
****
BU ÂYETTE HIDAYET NASIL GIZLENMISTIR

Biz âyetteki tüm kelimeleri tek tek sözlükten inceledik; 
·  "gözetilmek" kelimesini aradik, bulamadik. 
·  "birlestirmek" kelimesini aradik, bulamadik. 
·  "riâyet", "haklar", "hukuk" kelimelerini aradik, bulamadik. 
·  "sürdürülecek iliski" kelimesini aradik, bulamadik. 
·  "sıkı tutulacak (baglar)" kelimesini aradik, bulamadik.
 
Âyetin anlaminin degistirildigi bazi meâl hatalari bölümünde  yer alan bazı mealcilerimizin
"bi-hi : ona" kelimesini gözlerinden kaçirmis olduklari ve bu âyette hidayeti gizlemedikleri
(dikkatsizlik yaptiklari) görülmektedir, yapilan hatada bir kasit olmadigi açiktir. 

Çünkü bu bölümdeki mealcilerimiz "yasilûne : ulastirirlar, vasil ederler" ve "en yûsale : ulastirmak" ifadesini dogru tercüme etmisler; böylece Allah'a bir seyin ulastirilmasinin farziyetini büyük oranda açiklamislardir. Ama onlar da ulastirilmasi emredilen seyin (ruhun) nereye ulastirilmasi gerektiginden bahsetmiyorlar. Hedef ruhun Allah'a ulastirilmasi oldugu halde bütün meâller hedefi yok etmis. Oysaki, Allah “bihî” kullanmis. “O'na, kendi Zat'ina” ulastirilmasini bu âyetle emretmektedir.
****
RA'D-21
13/RA'D-21: Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah'in (ölümden evvel), Allah'a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini), O'na (Allah'a) ulastirirlar. Ve Rab'lerine karsi husû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
"Ulasma" kökünden gelen "yasilûne, en yûsale" kelimeleri Türkçe'mize uzak kelimeler degildir. Vasil olmak, vasita, vuzlat gibi yine ayni kökten türeyen bir çok kelime Türkçe'ye girmis ve halen kullanilmaktadir.
Simdi âyetin tüm kelimelerini bir araya getirerek dikkatle bakalim:
1. ve ellezîne : ve o kimseler 2. yasilûne : ulastirirlar, vasil ederler 3. mâ emerallâhu (emre allâhu) : Allah'in emrettigi seyi 4. bi-hi : ona 5. en yûsale : ulastirmak 6. ve yahsevne : ve korkarlar, husû duyarlar 7. rabbe-hum : onlarin Rab'leri 8. ve yehâfûne : ve korkarlar 9. sûe el hisâbi : kötü hesap 
Ve onlar Allah'in, Allah'a ulastirilmasini emrettigi seyi, O'na ulastirirlar. Ve Rab'lerine husû duyarlar ve kötü hesaptan korkarlar.
ALLAH'IN KENDISINE ULASTIRILMASINI EMRETTIGI SEY NEDIR?
3. raporumuz olan Secde-9'da insanin yaratilisini anlatmistik. Bir insan; 
Ruh 
Fizik beden 
Nefs 
Iradeden mütesekkil bir varliktir. 
Islâm, "Allah'a teslim olan" anlamina gelir ve Islâm'da 4 emanetin de Allahû Tealâ'ya teslim edilmesi farzdir.
39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). 
Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulastirmayi dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardim olunmazsiniz.
Bu emanetler içerisinde sadece Ruh istisnâi bir duruma sahiptir, çünkü ruh bir yaratik degildir. Ruh; Allah'in ruhudur (Allah Kendisinden üfürerek ihsan etmistir) ve insana emanet olarak verilmistir.
32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teskurûn(teskurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (isitme hassasi), basar (görme hassasi) ve fuad (idrak etme hassasi) kildi. Ne kadar az sükrediyorsunuz.
33/AHZÂB-72: Innâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardi vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve esfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve daglara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
Ruhun teslimi (Allah'a ulasmasi) 1. teslimdir ve bu dört emanet arasinda sadece ruh Allah'a ulasabilir.
Ahzab-72'yi açiklayan bazi âlimler; sadece insana verilen bu emaneti "irade" imis gibi açiksalar da, bu ifadenin Kur'ân'a aykiri oldugu kesindir. Cinlerin de iradesi vardir, onlarda iradeleriyle aldiklari kararlar neticesinde cennet ve cehennemi hak edeceklerdir.
ALLAH'IN KENDISINE ULASTIRILMASINI EMRETTIGI SEY RUHTUR!
Hidayet; Allah'a ulasmaktir.
3/ÂLI IMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yesâ’(yesâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun). 
Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan baskasina inanmayin.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulasmaktir. (Insanin ruhunun ölmeden önce Allah'a ulasmasidir.) Size verilenin bir benzerinin, bir baskasina verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz'in huzurunda, sizinle çekisiyorlar mi? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah'in elindedir. Onu diledigine verir.” Ve Allah, Vâsi'dir (ilmi genistir, herseyi kapsar), Alîm'dir (en iyi bilendir).
Allah'a ulasmayi dileyenler cennet ile müjdelenmislerdir.
39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul busrâ, fe bessir ibâd(ibâdi). 
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin seytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçindilar, kendilerini kurtardilar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulasmayi dilediler). Onlara müjdeler vardir. Öyleyse kullarimi müjdele!
Allah'a ulasmayi dilemeyenlerin gidecekleri yer ebedi olarak kalmak üzere cehennemdir.
10/YÛNUS-7: Innellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulasmayi (hayatta iken ruhlarini Allah'a ulastirmayi) dilemezler. Dünya hayatindan razi olmuslardir ve onunla doyuma ulasmislardir ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardir.
10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Iste onlarin kazandiklari (dereceler) geregince varacaklari yer atestir (cehennemdir).
 
-----------------------------------------------------------------------------

Allah, Allah'a ulasmayi dileyenlerin RUHlarini muhakkak kendisine ulastirir.
29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allah'a mülâki olmayi (hayattayken Allah'a ulasmayi) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'in tayin ettigi zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulasacaktir). Ve O; en iyi isiten, en iyi bilendir.
 
Halkimiz için bir not:
Bize şaskınlıkla bir çoğunuz ayni soruyu soruyor olabilirsiniz "Bazı Kur'ân meâli yazarları
bilerek yada bilmeyerek Allah'in âyetlerini meallerle açıklarken bilerek yada bilmeyerek
hatalar yaparak hidayetin gizlenmesinimi sağlamış oluyorlar " diye soru gelirse aklınıza 

Bu sorunun yaniti basittir, sevgili kardeslerimiz.
meailcilerin bir çogu bu bazı meal hatalarını kasitsiz olarak
bilmeden  yapmaktadırlar.
Çünkü bizim alimlerimiz zannediyorlar ki; ruh vücuttan ayrilirsa kisi ölür.

Kur'ân'a tamamen aykiri bu hurafe dînimize 1.100 yillarinda SAHTE HADISler ve dîn düsmani mütefsirlerce uydurulmus ve zaman içerisinde Kur'ân'dan hiç sorgulanmadigi için sanki gerçek zannedilmistir. Tarihin tüm zaman dilimlerinde bu hurafelere aldanmayan dîni Kur'ân'dan ögrenen bir çok hak tarikât olmus, o tarikâta bagli tüm müridler ruhlarini muhakkak Allah'a ulastirmislardir.
11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).
Ve ey kavmim! Buna (teblig ettigim seylere) karsilik sizden mal olarak (bir sey) istemiyorum. Eger ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanlari (Allah'a ulasmayi dileyenleri) tardedecek (uzaklastiracak, kovacak) degilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulasacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
 
 
DOGRU TERCÜME EDILMIS MEÂLLER
Öncelikle Kur'ân-i Kerim'in hem kelime hem ruhî lafzinin tam manâsinin tercümeler ile verilemecegini belirtmemiz gerekir. Bu yüzden bu basliga âyetin aslî anlaminin korundugu tüm meâlleri dahil ederek, basit kelime ve cümle kurgusu hatalarini göz önüne almadik insallah.
 
 : Ve onlar Allah'in (ölümden evvel), Allah'a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini), O'na (Allah'a) ulastirirlar. Ve Rab'lerine karsi husû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
 
 
13/RA'D-21 IÇIN HIDAYETIN GIZLENMESI hakkındaki araştırmalar neticesinde
bazı mealcilerimizin yaptıkları bazı mealllerde hatalar olduğunu tesbitle ilgili 
önemli bir uyarımız olacak sizlere
Herhangi bir âyete ait bir araştırmayı degerlendirerek,
bir mütercimin bütün âyetleri dogru ya da hatali tercüme ettigini düsünmek yanlis bir yargidir.
Çünkü bir âyette dogru tercüme yapmis olan bir mütercimimiz, diger âyetlerde çok önemli bazı hatalar yapabildigi gibi
 incelediginiz bir âyette "hatali meâller" grubunda yer alan bir meâl diger âyetlerde çok daha yalin ve anlasilir ifadeler kullanılarak tercüme yapılmış olabilir.
bir mütercimin mealinde bazı hatalar olup olmadığını tebit için
En az 10 adet âyetin hidayetin gizlenişiyle ilgili 
araştırmalarından sonra mütercim hakkinda fikir sahibi olmaya baslayabilirsiniz.

 
TASAVVUF NURU - HÜLYA
 
http://www.eda-trabzon34.tr.gg

 

Selamün Aleyküm değerli müslüman kardeşlerim
ben bir MİHR Talebesi olarak sizlere Mürşid-i kamilimizi
kısaca anlatmak istiyorum

IMAM ISKENDER ALI MIHR (EFENDI Hz.) KIMDIR

Iskender Erol Evrenosoglu
Iskender Evrenosoglu, Bozoklu Han dan baslayan soy kütügüne sahiptir. Evrenosogullari, ilk Osmanli akinci beyi Evrenos Bey’in soyundan gelir. Ayni zamanda Hz. Hasan’in soyundan gelmektedir ve seriftir. Esref Rumi Hazretlerinin manevi bir isaretiyle 29 Kasim 1933 tarihinde Iznik’te dünyaya gelmistir.
Ilk, orta ve Lise tahsilini Bursa’da tamamlamistir. Üniversiteyi ise Istanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulunda okumus ve Banka ve Muhasebe bölümünden mezun olmustur. Kamu Iktisadi Tesekkülleri, Türkiye Vakiflar Bankasi ve Devlet Planlama Teskilatinda müfettislik, müdürlük ve uzmanlik görevlerinde bulunmustur.
MIHR Vakfi ve International MIHR Foundation in Kurucusu ve Baskanidir. Kainata, dünya ve ahiret mutlulugunu ögretecek tek üniversite olan Universite of ALLAH’ in Kurucusu ve Rektörüdür. Aylik MIHR dergisinin Sahibi ve Basyazaridir. NUR TV’nin ve NUR Radyo’nun da Kurucusu ve Sahibidir.
Dünyaya müteallik konularda Iskender Erol Evrenosoglu ismini, manevi konularda ise Allahu Teala nin Kendisine verdigi Imam Iskender Ali MIHR ismini kullanmaktadir.
Vakiflar Bankasinda müfettislik görevi yaparken ilk mürsidi Azerbaycan’li Dayi Bey kendisine ulasmis ve böylece Efendi Hazretleri (Iskender Erol Evrenosoglu) tasavvufa ilk adimini atmistir. Daha sonra Dayi Bey’in vefati üzerine hacet namazi kilarak yeni mürsidi Muhammed Rasit Hazretlerine tabi olmustur. 1976 yilinda irsad görevine baslamis ve 1986 yilinda Indi Ilahide yapilan bir tören sonrasinda Allahu Teala tarafindan kendisine Mehdilik verildiğine biz Mihr bağlıları olarak inanıyoruz
Efendi Hazretleri (Iskender Erol Evronosoglu), Peygamber Efendimizin müjdeledigi, yeryüzünü adaletle dolduracak ve Benim evladimdan dedigi, çikisi kiyamet alametlerinden biri olan ve islam aleminin bekledigi insanlari hidayete ulastiracak olan Mehdi AS olduğuna inanıyoruz. 

MIHR NEDIR?
Bismillâhirrahmânirrahîm
M. I. H. R. Mehdi, Imam, Halife ve Resûl kelimelerinin bas harflerinden olusmustur. Mehdi’nin “M”si, Imam’in “I”si, Halife’nin “H”si, Resûl’ün “R”si biraraya geldigi zaman M. I. H. R. kelimesi olusur. Farsça’da “GÜNES” demektir.
Allahû Tealâ’nin EFENDIMIZ’E verdigi bir ISIMDIR: M. I. H. R. 
O zaman, Efendimiz’in yüklendigi bu agir görev ve sorumluluklarin neler oldugunu yakindan görelim: 
Tabii ki Mehdi, dînî konuda vazifeli olan Allah’in Resûl’üdür. 14 asir evvel Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, ahir zamanda Mehdi (A.S)’in gelecegini bize müjdelemistir. Ve “Ümmetimin en hayirlisi Mehdi (A.S)’dir.” buyurmustur. Bir baska hadîs-i serifinde: “En hayirliniz, “Kur’ân-i Kerim’i ögrenen ve ögretendir.” diyor. Buradan hareketle Mehdi (A.S)’in neden en hayirli oldugu neticesine de ulasiyoruz. Çünkü içinde bulundugumuz ahir zamanda, Hidayet Çagi’nda herkesin Kur’ân-i Kerim’i unuttugu bu zaman diliminde Efendi Hazretleri, Mehdi (A.S), Allah’tan ögrendigi Kur’ân-i Kerim’le bize dînimizi ögretmektedir. Efendi Hazretlerine Mehdi ismini Allahu Teala vermistir. Mehdi, dînî bir kavramdir. 
Dîn konusunda, vazedilen her hukum mutlaka Kur’ân-i Kerim âyetlerine dayanmalidir. Çünkü dînin sahibi Allah olduguna göre, hükmün sahibinin de Allah olmasi lazimdir. Dîndeki bütün hükümleri vazeden de Allah’tir. O zaman Mehdi kavrami ne mânâya gelmektedir, beraberce Kur’an ayetlerine uygun tariflere bakalim: 
Mehdi; hidayete ermis kisi demektir. Ayni zamanda Allah katindan hidayetle gönderilen hidayetçi, hidayete erdiren, hidayete vesile olan mânâsini da ihtiva eder. 
Hidayete ermis mânâsi itibariyle Kehf Suresinin 7. âyet-i kerimesini örnek olarak gösterebiliriz:
18 / KEHF - 17: Ve teres semse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takriduhum zâtes simâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen mursidâ(mursiden).
Ve günesin dogdugu zaman magaralarinin sag tarafindan geldigini ve battigi zaman sol taraftan onlarin yanlarindan geçtigini görürsün. Ve onlar, onun (magaranin) genis sahasi içinde bulunuyorlardi. Iste bu, Allah'in âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulastirirsa, iste o hidayete ermistir. Ve kimi dalâlette birakirsa (kim Allah'a ulasmayi dilemezse) artik onun için velî mürsid (irsad eden evliya) bulunmaz. 

Mehdi; ayni zamanda hidayete ermis, hidayete vesile olan kisi demektir:
36 / YÂSÎN - 20: Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn(murselîne). 
Ve sehrin en uzak yerinden bir adam kosarak geldi. "Ey kavmim, (size) gönderilmis olan resûllere tâbî olun!" dedi. 
36 / YÂSÎN - 21: Ittebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne). 
(Tebliglerine karsilik) sizden ücret istemeyen (bu) kisilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermis ve hidayete erdirenlerdir). 
Iste bu âyet-i kerimede sözü geçen resûller, kavim resûlleridir ve bunlar hidayete vesile olanlardir. Mehdi resul evel emirde kendi kavminin resuludur. Hidayetle vazifeli olmasi nedeniyle devamli kendi kavminin lisaniyle hidayeti teblig etmektedir. Böylece hidayeti dileyip tabi olanlarin hidayetine vesile olmaktadir.

Hidayete erdiren, mânâsi itibariyle Kur’ân-i Kerim’i inceledigimiz zaman hidayetle gönderilen mehdileri açiklayan pekçok âyet-i kerimeyi görüyoruz. Bakara Suresinin 38., Taha Suresinin 123., A’raf Suresinin 159. ve A’raf Suresinin 181. âyet-i kerimeleri misal olarak gösterebiliriz:
2 / BAKARA - 38: Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (asagiya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artik onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.” 
20 / TÂHÂ - 123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadillu ve lâ yeskâ.
(Allahû Tealâ söyle) dedi: “Ikiniz oradan (asagi) inin! Hepiniz (seytan ve siz), birbirinize düsman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artik o, dalâlette kalmaz ve sâkî olmaz.” 
7 / A'RÂF - 159: Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakki ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne). 
Ve Musa (A.S)'in kavminden bir ümmet vardir. Hakk'a hidayet ederler (hidayete ulastirirlar). Ve onunla (hak ile) adaletle hükmederler. 
7 / A'RÂF - 181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakki ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).
Ve yarattiklarimizdan bir ümmet vardir ki, Hakk'a (Allah'a) ulastirirlar ve onunla adaletle hükmederler. 

Allahû Tealâ, ahir zamanda Mehdi (A.S)’in gelecegini Al-i Imran Suresinin 81. âyet-i kerimesinde bize açikliyor: 
3 / ÂLI IMRÂN - 81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum isrî, kâlû akrarnâ, kâle feshedû ve ene meakum mines sâhidîn(sâhidîne). 
Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olani (Allah'in size verdigi kitaplari) tasdik eden bir Resûl geldigi zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardim edeceksiniz" diye misak aldigi zaman, "Ikrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu agir (ahdimi) üzerinize aldiniz mi?" diye buyurdu. (Onlar da): "Ikrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öyleyse sahit olun ve Ben sizinle beraber sahitlerdenim." buyurdu. 
Yüce Rabbimiz, nebîlerin olmadigi her dönemde kavim resûllerinden bir tanesini Al-i Imran Suresinin 179. âyet-i kerimesine göre imam olarak seçiyor:
3 / ÂLI IMRÂN - 179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yesâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).” 
Allah, habis olani (kötüyü), temiz olandan (mü'min olani, mü'min gözükenden) ayirincaya kadar mü'minleri, sizin bulundugunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin bir arada oldugu bir durumda) terk edecek degildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybi bildirecek) degildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden diledigi kimseyi seçer (gaybi o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eger âmenû olur ve takva sahibi olursaniz, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardir. 
Vekâleten seçilen devrin imami, hidayete erdiren bir veli resuldur, asla nebi (peygamber) degildir. Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde bu ifade edilmektedir:
32 / SECDE - 24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkinûn(yûkinûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kildik ve sabir sahibi olduklari ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasil etmis olduklari için. 
Öyleyse Efendi Hazretleri, Allahû Tealâ’nin hidayetle vazifeli kildigi Hidayet Çagi’ndaki Devrin Imami’dir. Tevbe Suresinin 32 ve 33. âyet-i kerimelerinde Allahû Tealâ, Efendi Hazretleri’ni açikliyor. Herkesin Kur’ân’i unuttugu dönemde insanlarin yazdigi kitaplarla dîn ögretenler ne yazik ki Kur’ân’daki Islâm’i degil, geleneksel Islâm tatbikati içerisindeki bir yasantiyi ögretmektedir. Bu Allah’in Kur’ân’da açikladigi hanif dîni, Islâm dîni degildir. Bu davranislariyla da Allahû Tealâ Tevbe Suresinin 32. âyet-i kerimesinde:
9 / TEVBE - 32: Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne). 
(Onlar) agizlari ile Allah'in nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan baska bir sey istemez. 
9 / TEVBE - 33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakki li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel musrikûn(musrikûne).
Resûl'ünü müsrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn oldugunu ispat etmesi) için gönderen O'dur. 
“Bunlar agizlariyla Allah’in nurunu söndürmeyi istiyorlar Allah da mutlaka nurunu tamamlayacaktir.” diyor. Nurunu tamamlamak üzere Tevbe Suresinin 33. âyet-i kerimesinde resûlünü hidayetle gönderen O’dur. Iste içinde bulundugumuz Hidayet Çagi’nda Mehdi Resûl’ü hidayetle gönderen O Allah’tir ki, hak dînle ve dînin bütün özelliklerini (Islâm’in 7 safhasini ve 4 teslimini) izah etmek üzere…
Su anda dîn adamlarinin bütün dîni üniversitelerin insanlara ögrettigi Islâm’in 5 sarti bundan baska degildir. Ama hiç kimsenin de Islâm’in 5 sartiyla kurtulusa ulasmasi mümkün degildir. Allah’in hidayetle gönderdigi Mehdi (A.S), Allah’in ögretisiyle Kur’ân’daki Islâm’in 7 safha ve 4 teslimden olustugunu buyurmaktadir. 

(birinci) safha Allah’a ulasmayi dilemek, 
(ikinci) safha mürside tâbî olmak, 
(üçüncü) safha ruhu Allah’a teslim etmek, 
(dördüncü) safha fizik vücudu Allah’a teslim etmek, 
(besinci) safha nefsi Allah’a teslim etmek, 
(altinci) safha irsada ulasmak, 
(yedinci) safha iradeyi Allah’a teslim etmektir. 
Bunlarin hepsini âyet-i kerimelerle Efendi Hazretleri ispat etmektedir. Öyleyse her halükârda, her devirde Allahû Tealâ’nin seçtigi Devrin Imami vardir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, Hatem’ül Enbiya olduguna göre kendisinden sonra nebî gelmeyecektir. Kendisinden sonra hidayete erdirmekle Allah’in vazifeli kildigi kisi, kavim resûllerinden seçilen ve vekâleten devrin imami olarak atanan kisidir. 
Velî resûller var midir? 
Elbette velî resûller vardir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz: “Benim ümmetimin velîleri beni Israil’in nebîleri gibidir.” buyuruyor. Her devirde, her ümmette (kavme) resûlleri Allahû Tealâ gönderecektir. 
Iste Yunus Suresinin 47. âyet-i kerimesi bunu ifade ediyor: 
10 / YÛNUS - 47: Ve likulli ummetin resûl(resûlun), feizâ câe resûluhum kudiye beynehum bil kisti ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne). 
Her ümmetin bir resûlü vardir. Onlara, resûlleri geldigi zaman onlarin aralarinda adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez. 
23 / MU'MINÛN - 44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arasi kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldigi zaman, her defasinda onu yalanladilar. Biz de onlari birbiri arkasindan (helâk ettik). Ve onlari efsane kildik. Artik mü'min olmayan kavim (Allah'in rahmetinden) uzak olsun. 
Allahû Tealâ Zumer Suresinin 71. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:
39 / ZUMER - 71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne). 
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapilari açilir. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranizdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceginizi (söyleyerek) uyarsin? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu. 
Bir resûlün âyetleri okuyabilmesi için insanlarin içinde ve hayatta olmasi lâzimdir. 
“Bugüne geleceginizi söyleyerek uyarmadilar mi?” 
Diyorlar ki “Evet, fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.” 
Öyleyse hiçbir zaman parçasi yoktur ki, o zaman dilimi içerisinde insanlarin bir kismi cehenneme gitmesin. Hiçbir kavim, hiçbir topluluk yoktur ki onlarin içersinden insanlar cehenneme gitmesin. Cehenneme giden herkese su sual soruluyor: 
- Sizi cehennemle uyaran resûllerimiz gelmedi mi? Onlarin hepsi: 
- Geldi, diyorlar. 
Kendi yasadiklari zaman dilimi içerisinde, kendi aralarinda yasayan ve Allah’in âyetlerini açiklayan resûller geldigini itiraf ediyorlar.
Allahû Tealâ bunu açikça ifade ediyor. Bu resûllerin hiç birisi nebî resûl degildir.
Allahû Tealâ her kavme, kendi lisani ile resûl gönderiyor: 
14 / IBRÂHÎM - 4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yesâu ve yehdî men yesâ’(yesâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisaniyla göndermis olmayalim. Onlara (kendi lisanlariyla) beyan etsin (açiklasin) diye. Öyleyse Allah, diledigini (Allah'a ulasmayi dilemeyenleri) dalâlette birakir. Diledigini (Allah'a ulasmayi dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz'dir, Hikmet Sahibi'dir. 
Allahû Tealâ resûl göndermedikçe kimseye azap etmeyecegini bize ispat ediyor:
17 / ISRÂ - 15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadillu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettigi için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumlulugu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalir. Yük tasiyan (günahi yüklenen) bir kimse, bir baskasinin yükünü (günahini) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadik. 
Her kavmin, ümmetin içerisinde Allahû Tealâ resûller beas ediyor: 
16 / NAHL - 36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardi fanzurû keyfe kâne âkibetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kildik). (Allah'a ulasmayi dileyerek) Allah'a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin seytanlardan) içtinap etsinler (sakinip kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kismini, (Resûlün daveti üzerine Allah'a ulasmayi dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kisminin (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artik yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanlarin akibetinin, nasil olduguna bakin (görün). 
Ümmet kavrami, sözlük anlami itibariyle millet anlamina da kavim anlamina da gelir. 
Öyleyse gördügünüz gibi Allahû Tealâ mevcut olan kavim resûllerinden, velî resûllerinden bir tanesini Al-i Imran-179’a göre MEHDI olarak seçiyor. Seçilen bu kisinin, vekâleten Devrin Imami oldugunu Allahû Tealâ’nin kendisine gaybi bildirmesinden anliyoruz:
72 / CINN - 26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(ehaden).
O (Allah), gaybi bilendir. Fakat O, gaybini hiç kimseye izhar etmez (açiklamaz). 
72 / CINN - 27: Illâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden).
Resûllerden razi olduklari (tasarruf rizasina ulasmis olanlari) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onlarin önünden ve arkasindan gözetenler sevkeder ki, 
Gelelim “IMAM” kelimesine:
Efendi Hazretleri, Devrin Imami’dir. Adem AS ’dan sonra kiyâmete kadar kavimlerin hepsinde, her devirde bulunan velî resûllerden bir tanesini Allahû Tealâ vekâleten Devrin Imami olarak seçer. Peygamber Efendimiz (S.A.V), Son Nebî Imam’dir.
Allahû Tealâ, Enbiya Suresinin 73. âyet-i kerimesinde söyle buyuruyor: 
21 / ENBIYÂ - 73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne). 
Ve onlari, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhlari Allah'a ulastiran) imamlar kildik. Ve onlara, hayirlar islemeyi, namaz kilmayi ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular. 
Nebîlerin hepsini Allahû Tealâ imam tayin eder. Nebîler asaleten devrin imamidir. Ama nebîlerin arasinda fetret dönemi vardir. Nebîlerin olmadigi dönemlerde kavim resûllerinin arasindan Allahû Tealâ’nin seçtigi kisiler devrin imamidir. Secde-24 ile Enbiya-73 arasindaki fark; Enbiya-73’te hepsini ama Secde-24’te ise onlardan bir kismini anlatmasidir. Öyleyse Secde-24’te seçilen imam, Al-i Imran-179’a göre seçilen imamdir:
32 / SECDE - 24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkinûn(yûkinûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kildik ve sabir sahibi olduklari ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasil etmis olduklari için. 
3 / ÂLI IMRÂN - 179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yesâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).” 
Allah, habis olani (kötüyü), temiz olandan (mü'min olani, mü'min gözükenden) ayirincaya kadar mü'minleri, sizin bulundugunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin bir arada oldugu bir durumda) terk edecek degildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybi bildirecek) degildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden diledigi kimseyi seçer (gaybi o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eger âmenû olur ve takva sahibi olursaniz, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardir. 
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in ayni zamanda Mehdi (A.S)’in gelecegini bize müjdeledigini ifade etmistim. Gerçekten Allahû Tealâ’nin Duhan Suresinin 10., 11., 12. ve 13. âyet-i kerimelerinde emrettigi olay, 1996 yilinda Kanal 6’da Efendi Hazretleri’nin Yasar Nuri Öztürk’le karsi karsiya gelmesi ve programda Yasar Nuri Öztürk, sunucu Hulki Cevizoglu ile telefonla katilan Hüseyin Hatemi ve Prof. Ayhan Songar'dan olusan bu dörtlü çetenin Efendi Hazretleri’ne karsi çikmasiyla gerçeklesti: 
44 / DUHÂN - 10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).
Artik gögün, apaçik duman (fitne) getirecegi günü gözle. 
44 / DUHÂN - 11: Yagsân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun).
(O fitne ki) insanlari (insanlarin büyük kismini) sarmistir. Iste bu, elîm bir azaptir. 
44 / DUHÂN - 12: Rabbeneksif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne).
Rabbimiz, azabi bizden kaldir. Muhakkak ki biz, mü'minleriz. 
44 / DUHÂN - 13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).
Onlara (herseyi) açiklayan bir resûl gelmisti. (Buna ragmen resûlün söylediklerinden) ibret almadilar. 
Peygamber Efendimiz (S.A.V) kiyâmetin on büyük alâmetinden biri olarak duhan fitnesini sayar. O gün Allahû Tealâ emrediyor:
“Gelecege dönüp bak her tarafi duhanin sardigi günlere dön bak.” 
Insanlar “Bu elîm bir azaptir.” diyorlar.
Neden elîm azaptir?
Çünkü insanlar Kur’ân’i unutmuslar, Allah’a ulasmayi dilemeyi unutmuslar ve Allah’in ezelî, ebedî tek dîn olan hanif dîni, Arapça adiyla Islâm dîninde firkalara ayrilmislar, bunun dogal sonucu her tarafi azap sarmis. Insanlar sadece Allah’a inanmalari sebebiyle “Yarabbi, biz mü’minleriz. Bizden bu azabi kaldir.” diyor ama Allahû Tealâ onlarin mü’min olmadigini söyle ifade ediyor. “Size bir resûlümüz gelmisti, size Allah’a ulasmayi dileyin, dilerseniz bu cennet müjdesidir, dilemediginiz taktirde gideceginiz yer cehennemdir.” diye söylemisti ama 1996 yilinda Kanal 6’daki olayda siz ibret almadiniz, Allah’a ulasmayi dilemediniz, yüz çevirdiniz ve ona, seytandan vahiy aliyor ögretilmis, deli dediniz. Yani bunlarin gerçekte mü’min olmadigini Allahû Tealâ bizlere net bir ifade ile açikliyor. EFENDI HAZRETLERI, HEM MEHDI’DIR HEM DE KESINLIKLE DEVRIN IMAMI’DIR. AYNI ZAMANDA ALLAH’IN DA HALIFESI’DIR.
Her ne kadar gümüzde bazi insanlar halifeligi bir siyasî kurum olarak ifade etmislerse de halife kavrami, dînî bir kavramdir.
Bakara Suresinin 30. âyet-i kerimesine beraberce bakalim: 
2 / BAKARA - 30: Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardi halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).
Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kilacagim.” demisti. (Melekler de): “Orada fesat çikaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksin? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu. 
Iste yeryüzünde Allah’in seçtigi Ilk Halife Âdem (A.S) Ilk Insan ve Ilk Peygamber’dir. Ondan sonra Allahû Tealâ’nin nübüvvetle vazifeli kildigi bütün nebî resûller ayni zamanda devirlerinin halifeleridirler. Onlarin bulunmadigi zaman dilimi içerisinde Allahû Tealâ’nin yeryüzünde vekâleten seçtigi Devrin Imami, daima halifedir: Efendi Hazretleri içinde bulundugumuz hidayet çaginda Allah’in yeryüzündeki halifesidir.
Efendi Hazretleri, söyledigimiz gibi Allahû Tealâ’nin Resûl’üdür. Insanlara, insanlarin yazdigi kitaplardan dîn ögretenler nakil ilminin bir bölümü olan kelâm ilmi, bir baska deyimle akaid ilminin dizayni içinde Kur’ân-i Kerim’e aykiri birçok hükümler vazetmisler. Akaid diyor ki: 
Her resûl, nebîdir ama her nebî resûl degildir. (kökten yanlis) 
Her resûl, kendisine kitap verilen peygamberdir. (kökten yanlis) 
Her nebî, kendisine kitap verilmeyen peygamberdir. (kökten yanlis) 
Nebî olunmadan resûl olunmaz. (kökten yanlis) 
Insanlara ögretilen bu dört kaideden dördü de Kur’ân-i Kerim’e aykiridir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz: “Bir gün benim hadîslerim tartisma konusu olacaktir. Tartisma konusu oldugu günlerde Kur’ân-i Kerim’e bakiniz. Kur’ân-i Kerim’e aykiri bir hadîsim olamaz.” diyor.
Simdi bunlarin dogrusu nedir, birlikte ayetler igiginda inceleyelim:
Birinci kaide: Her resûl, nebîdir ama her nebî resûl degildir. kurali Kur’an’a aykiridir.
Her nebî resûldür ama her resûl, nebî degildir. Kur’ân-i Kerim’de Allah’in nübüvvetle vazifeli kildigi bütün peygamberler ayni zamanda Allah’in resûlüdür. Allah’in nübüvvetle vazifeli kildigi halde resûl olmayan bir nebî asla Kur’ân-i Kerim’de göremezsiniz. Öyleyse Allahû Tealâ bütün nebîlerin resûl oldugunu Kur’ân-i Kerim’de açikliyor.
Neml Suresinin 35. âyet-i kerimesinde açiklanan Belkis’in hediyelerle Hz. Süleyman (A.S)’a gönderdigi resûller, En’am Suresinin 61. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ tarafindan görevli kilinan ölüm melekleri, Zuhruf Suresinin 80. âyet-i kerimesinde resul olan kiramen kâtibin melekleri, En’am Suresinin 130. âyet-i kerimesindeki cin ve insan resûllerin hiç birisi nebi degildir. Öyleyse Akaidin her resul nebidir kurali dogru degildir. 
Ve Nebîlerin Sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, ayni zamanda Allah’in Resûl’üdür. Ahzab Suresinin 40. âyet-i kerimesinde bu zaten ifade ediliyor:
33 / AHZÂB - 40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli sey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babasi olmamistir (degildir). Fakat Allah'in Resûl'ü ve Nebîler'in (Peygamberler'in) Hatemi'dir (Sonuncusu). Allah, herseyi en iyi bilendir. 
Allahû Tealâ velâyet, risalet, imamet ve nübüvvet dörtlüsünü hiyerarsik bir sistem içerisinde âyetlerde böyle vazetmistir. En üst noktada nübüvvet kurumu vardir. Altinda imamet vardir. Onun Altinda risalet vardir. Ve irsatla Allahin vazifeli kildiklarin en altinda velâyet vardir. Dizayni Allahû Tealâ âyetlerde böyle kurmustur. Insanla Allah arasinda Allah’in vazettigi 28 basamaklik Islâm merdiveninin son 28. basamagi 7 mertebeden olusur. Bu 7 mertebenin besincisi velî mürsidler, altincisi kavim resûlleri ve yedincisi asaleten seçilen, devrin imami olan nebî resûller veya onlarin olmadigi dönemde vekâleten seçilen devrin imami velî resûllerdir.
Ikinci kaide: Her resûl, kendisine kitap verilen peygamberdir kurali kur’an’a aykiridir.
Kur’ân-i Kerim’de ulak resûller, elçi resûller var. Yusuf Suresinin 50. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bu resûle kitap verdigini söylemiyor. Kaldi ki bu resûl, hidayetle ve risaletle asla vazifeli degildir:
12 / YÛSUF - 50: Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun).
Ve Melik: “Onu bana getirin.” dedi. Böylece ona, resûl (ulak, haberci) geldigi zaman Yusuf (A.S): “Efendine dön ve ellerini kesen kadinlarin hali (durumu) nedir, ona sor.” dedi. Muhakkak ki; Rabbim onlarin hilelerini en iyi bilendir. 
27 / NEML - 35: Ve innî mursiletun ileyhim bi hediyyetin fe nâziratun bime yerciul murselûn(murselûne).
Ve muhakkak ki ben onlara hediye ile resûller gönderecegim. Böylece bakalim resûller (elçiler) ne ile dönecekler? 
Neml Suresinin 35. âyet-i kerimesinde açiklanan hediyelerle Belkis’in Hz Süleyman (A.S)’a gönderdigi resûllerdir. 
En’am Suresinin 61. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ tarafindan görevli kilinan ölüm melekleri, Zuhruf Suresinin 80. âyet-i kerimesindeki kiramen kâtibin melekleri de Allah’in resuleridir.Fakat bu resuller de hidayetle vazifeli resul degildirler. Kur’an-i Kerim’de bu resullere kitap verildigine dair bir isaret yok.
En’am Suresinin 130. âyet-i kerimesindeki cin ve insan resûller, Hac Suresinin 75. âyet-i kerimesindeki resûller, kitap sahibi resûller degillerdir. 
Allahû Tealâ’nin seriat kitabi verdigi resûller, sadece nebî resûllerdir. Bakara Suresinin 213. âyet-i kerimesinde zaten bunu Allahû Tealâ açikliyor:
2 / BAKARA - 213: Kânen nâsu ummeten vâhideten fe beasallâhun nebiyyîne mubessirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakki li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakki bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yesâu ilâ sirâtin mustakîm(mustakîmin).
Insanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarici peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanlarin aralarinda, ayriliga düstükleri sey hakkinda hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçik) beyyineler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarindaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun hakkinda ayriliga düsenler, kendilerine (kitap) verilenlerden baskasi degildir . Bu sebeple âmenû olan (Allah'a ulasmayi dileyen) o kimselerin, haktan yana ayriliga düstükleri seyi (hidayeti) açiklamalari için Allah, Kendi izniyle onlari hidayete erdirdi. Ve Allah, diledigi kimseyi Sirati Mustakîm'e ulastirir. 
Öyleyse her resûl kendisine kitap verilen peygamberdir, akaidin sözü bu âyetlere tamamen aykiridir, ters düsmektedir, dogru degildir. 
Üçüncü kaide her nebî kendisine kitap verilmeyen peygamberdir. Bu da %100 Kur’ân-i Kerim’e aykiridir. Sadece bir tek âyet-i kerimeyi söylememiz yeterlidir. Al-i Imran Suresinin 81. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ sadece nebîlere kitap ve hikmet verdigini açikça ifade ediyor:
3 / ÂLI IMRÂN - 81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum isrî, kâlû akrarnâ, kâle feshedû ve ene meakum mines sâhidîn(sâhidîne). 
Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olani (Allah'in size verdigi kitaplari) tasdik eden bir Resûl geldigi zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardim edeceksiniz" diye misak aldigi zaman, "Ikrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu agir (ahdimi) üzerinize aldiniz mi?" diye buyurdu. (Onlar da): "Ikrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öyleyse sahit olun ve Ben sizinle beraber sahitlerdenim." buyurdu. 
Ve dördüncü kaide nebî olmadan resûl olunmaz, sözü tamamen Kur’ân-i Kerim’e aykiridir. 
Duhan Suresindeki gönderilen Efendi Hazretleri Mehdi Resûl nebî degildir. Çünkü Son Nebî, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’dir. (Ahzab-40) 
Furkan Suresinin 27, 28, 29 ve 30. âyet-i kerimelerindeki sözü geçen resûl de Mehdi (A.S)’dir:
25 / FURKÂN - 27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen).
Ve o gün, zalim ellerini isirir: “Keske resûlle beraber (Allah'a giden) bir yol ittihaz etseydim.” der. 
25 / FURKÂN - 28: Yâ veyletâ leytenî lem ettehiz fulânen halîlâ(halîlen).
Yaziklar olsun, keske ben filani (o kisiyi) dost edinmeseydim. 
25 / FURKÂN - 29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kânes seytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).
Andolsun ki; bana zikir (Kur'ân'daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptirdi ve seytan, insana yardimi engelleyendir. 
25 / FURKÂN - 30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'ân'dan ayrildi (Kur'ân'i terketti).” dedi.
 
Peygamber Efendimizin SAV kavmi kesinlikle Kur'ân'i terketmemistir!!!
 
Efendi Hazretleri, Mehdi (A.S)’dir. Allahû Tealâ’nin HIDAYETLE vazifeli kildigi Resûl’üdür. Al-i Imran-81, Tevbe-32, 33, Duhan-10, 11, 12, 13, 14. Furkan-27, 28, 29, 30 ve Fetih-28’de bizzat Allahû Tealâ, Mehdi Resûl’ü açikliyor. 
Hidayet Çagi’nin Önderi, Devrin Imami Mehdi Resûl yukarda açiklanan kur’an ayetlerinde zikredildigi için Mehdi Resûl’e îmân, îmânin sartlarindandir.
Mehdi Resûl Kur’ân-i Kerim ayetleriyle sabitir. Allah’in Kitab’ina îmân eden herkesin MEHDI RESÛL’E îmân etmesi gerekir. Mehdi as îmân etmeyecegim, diyenler gerçekte Mehdi as açiklayan Kur’an ayetlerine iman etmeyenlerdir. Kur’ân-i Kerim’deki bir âyet-i kerimeye îmân etmemek, dünya hayatinda Allah’a ulasmayi dilememek insani dalâlette birakir. Demek ki bu ispat vasitalarindan kesinlikle sunu anliyoruz ki: Efendi Hazretleri, Mehdi (A.S)’dir bizler MİHR talebesi olarak buna inanıyoruz. 
Efendi Hazretleri, Allah tarafindan seçilen vekâleten Devrin Imami’dir. Allah’in seçtigi Hidayetçi, Allah’in seçtigi Imam, Allah’in seçtigi Halife, Allah’in seçtigi Resûl’dür ama asla bir peygamber (nebi) degildir. 
  
  
 
 
Kuran-i Kerim Tefsiri 
Kur'an-i Kerim Lafzi ve Ruhu isimli Imam Iskender Ali MIHR tefsirini bilgisayariniza download etmek için burayi tiklayiniz.  
Kuran-i Kerim Tefsiri 
Hidayet bugünkü din adamlari tarafindan nasil gizlenmis ve saptirilmistir? Imam Iskender Ali Mihr'in 19 cilt, 8.515 sayfalik kelime kelime açiklamali Kur'an tefsirinde Kur'an hakikatlerini lafzi ve ruhuyla ögrenebilirsiniz.  
Son Kitabi 
Kur'an'daki Islam Tasavvuf ve Mutluluk

 TASAVVUF NURU - HÜLYA
 
http://www.eda-trabzon34.tr.gg

.


Bugün 2 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol