Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA

KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ

http://www.eda-trabzon34.tr.gg


Sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allah'a sonsuz hamd ve sükrederiz ki; bir defa daha Allah'in bir zikir sohbetinde birlikte olduk. Allah’i zikretmek üzere, Allah’tan bahsetmek üzere. O’nun üzerine bir sohbet.

Sevgili kardeslerim, insanlar topluluk halinde yasamak üzere yaratilmis- tir. Yani sosyal mahlûklardir. Mutlaka beraber bulunmak mecburiyetindedirler.
                 Beraber olmak, bir olmak öyle bir husustur ki; baskalarinin hakkina mutla ka riayeti gerektirir. Bir olmak, beraber olmak öyle bir husustur ki; mutlaka sevmeyi gerektirir. Bir olmak, beraber olmak öyle bir olaydir ki; mutlaka fedakârlik gerektirir.
                Sevgili kardeslerim, ne zaman insanlarla beraber olursaniz, baska insan-larin güzel taraflarini anlatin. Sizden hiç kimseyi incitecek bir söz sadir olmamali. Öyle bir toplum olusturmalisiniz ki; bu toplum baskalarinin haklarina en büyük ölçü de riayetkâr bir toplum olmalidir
                 Öyleyse bir toplumda, insanlar birbiriyle konusurken, bir topluluk halinde konusurken veya sadece iki kisi konusurken baskalarinin yaptiklari güzel davranis-lari anlatiyorlarsa, toplumun bütün üyeleri bunu yapmakla mesgulseler o toplum yüce bir toplumdur. Allah’in yücelttigi, hedeflere ulastirdigi bir toplumdur.
                 Iste seytanin en çok ziddina giden, en çok öfkelendigi, en çok bozuldu-gu toplumlar bu toplumlardir. Onlari, o hüviyetten alarak birbirlerini zem eden, birbir lerini kötüleyen, herkesin birbirinden sikâyet ettigi bir toplum haline getirmek seytan in temel hedefidir.
                Simdi sevgili kardeslerim, bir sualimiz var: Allah’a mi hizmet etmek için buradasiniz yoksa seytana mi? Eger Allah’a hizmet etmek için buradaysaniz, o zaman yapmaniz lâzim gelen sey yaptiginiz sey degildir.
                Ne zaman birisi bir baskasi hakkinda size kötü bir sey ulastirmak istiyor sa, baskasini zem etmek istiyorsa, onun hatasini, kendisinin dogrusunu söylemek istiyorsa, ona bu firsati vermemek mecburiyetindesiniz. Açik bir sekilde onu din-lemek istemediginizi söylemelisiniz. Hiç kimsenin bir arkadasina, bir yakinina bas-ka birisini zem etmek hakki olmamalidir. Bir hak degildir. Bu dedikodudur, bu sey-tanin yaninda toplanma talebidir. Kim baskasi hakkinda kötü seyler söylüyorsa, söyledigi kisiye bunun manasi sudur: Benimle bir ol, ona karsi olalim.
                Sevgili kardeslerim, su anda dünya üzerindeki en üstün toplum; Allah’a en yakinin refakatinde olan, beraberinde olan gruptur.
                Dikkat edin, kendinize dikkatle bakin. Hangi noktada, nerede bir toplanti yapiyorsaniz etrafiniza dikkatle bakin. Oradaki insanlar bir gayeye yani Allah için hizmete kendisini adamis, aralarinda hizipler teskil etmeyen insanlar midir yoksa gruplar mi olusmustur? Toplumun içinde birtakim insanlar birbirlerine karsi davra-nislarin mi sahibi olmustur? Herkes birbirinden sikâyet eden durumda midir?
                 Iste toplumun çökmesi, bu standartlarda gerçeklesir. Herkesin birbirinin kuyusunu kazdigi, baskasina düsman oldugu, hayati etrafindaki insanlari baska-sina sikâyet etmekle geçen bir zavallilar grubu!
                 Sevgili kardeslerim, Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamaninda Allahû Tealâ sahâbe den bahsediyor. Diyor ki: “Siz bir ates çukurunun kenarindaydiniz. Sonra Allah kalplerinizi ülfet ederek sizi uzlastirdi ve birbirinize can dostu oldunuz.”

3/AL-I IMRAN-103: Va’tasimû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ sefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne).

Ve hepiniz Allah’in ipine simsiki sarilin ve firkalara ayrilmayin. Ve Allah’in sizin üzerinizdeki ni’metini hatirlayin; hani o zaman siz birbirinize düsman idiniz. (Sonra Allah), kalplerinizi uzlastirdi da O’nun bu ni’meti ile artik kardesler oldunuz. Siz, atesten bir çukurun tam kenarinda bulunuyordunuz da (Allah), sizi ondan kurtardi. Allah, size âyetlerini böyle beyan ediyor ki; böylece hidayete eresiniz.

Sevgili kardeslerim, dedikodu; tasavvuf camiasina hiçbir zaman sizma masi lâzim gelen bir korkunç afettir. Öyleyse su andan itibaren kim size baskalari hakkinda negatif bir sey ulastiriyorsa, siz ona: “Sen gerçekten bizim aramizdan biri misin?” diye bir sual sormalisiniz. Bizim kardeslerimiz baskalarini zem etmezler. Bizim kardeslerimiz baskasinin dedikodusunu yapmazlar. Baskasini sikâyet etmezler. Eger bir insan baskasini sikâyet etmemeyi basarirsa, baskalari da onu sikâyet etmemeyi basaracaktir.
                 Sevgili kardeslerim, bizi sizlerin hatalarinizi örtmesi lâzim gelen bir mües sese olarak düsünüyorsunuz. Siz hatalari yapacaksiniz, biz de onlari örtecegiz.Bu, konunun sadece bir kanadi. Diger kanadi da var. Bize ulastiginiz zaman öyle bir standartta ulasiyorsunuz ki; sizinle beraber olalim ve hakkinda sikâyette bulundu-gunuz kisiyi beraberce alasagi edelim, ona dersini verelim.
                Böyle mi olmali? Yoksa siz, aralarinda anlasmazlik olanlari uzlastirmak için mi varsiniz? Bana söyleyin. Neden taraf tutmak? Neden bizi de kendi tarafi-niza çekmek? Neden baskalarini karsiniza almak?
                Dedikodu, bu dünyadaki bir toplumu kemiren en büyük hastaliktir. Bu toplum, böyle bir kemirilmeye lâyik degildir. Su anda dünya üzerinde Allah’a en yakin toplum bizleriz; hidayet çaginin gerçek sahipleri.
                Allah’in hidayeti ögrettigi, hidayetle gönderdigi, hidayetle vasiflandirdigi, hidayet çaginin sahibi; eger o bizsek, siz bize baskalarini zem etmek üzere gele-mezsiniz, gelmemelisiniz.
                Bir insan baskalarini zem ederek bize gelirse, baskalarinin aleyhinde bulunmak üzere, onlarin yanlis davranislarini bize belirtmek üzere bize gelirse, iki karsi gruptan bir tanesini dost edinip, digerini karsisina alirsa, bizi de kendi safinda görmeye çalisirsa bu dünyadaki en büyük hatalardan biridir.
                 Hepiniz etrafinizdaki insanlarda anlasmazlik gördügünüz zaman taraf larindan birinin muhafazakâri, ötekine karsi olmayacaksiniz. Ikisini arasini bulmak la görevlisiniz. Mutlaka iki tarafta da hata vardir. Birindeki hata çok daha büyük olabilir. Birinin hatasi yok denecek kadar az olabilir ama yok degildir. Mutlaka o kisi de bir hatanin sahibidir.
                  Sevgili kardeslerim, ne olur baskalarinin hatalarini görmezlikten gelseniz? O size yanlis davranis sergiledigi zaman bile siz ona dogru bir davra-nisla cevap verseniz. Size yanlis davrandi diye onu karsiniza alip düsman saf-larinda mütâlea etmeseniz. Dostluk için var olsaniz, birbirinizin dedikodusunu etmeseniz, ne olur? Ne kaybedersiniz?
                Dedikodu sadece seytanin ortaya koydugu, seytanin hedefine hizmet eden bir vasitadir. Nedir seytanin hedefi? Seytanin hedefi, hepinizi birbirinize düs-man kilmaktir. Her firsati degerlendirir. Yaninizdaki kardesinizin size karsi söyledi-gi sözlerden birisi size batmissa, seytan onu mutlaka kullanacaktir. Sizi ona düs-man etmek için devamli sizi mesgul edecektir. Ta ki, onun o sizi üzen davranisina siz de onu üzecek bir davranisla karsilik veresiniz. Hayir, öyle yapmayin. Sizi üze-cek bir sey söyleyen kisiden, onun sizden özür dilemesi lâzim gelirken siz dileyin, siz ondan af dileyin. O zaman sizin bu büyüklügünüz onu mahcup edecektir.
                  Sevgili kardeslerim, insan iliskileri toplumu hedef tayini yapmak suretiyle ya düsmanliga götürür yada dostluga. Dostlugun olustugu yerde tek bir firka vardir:                                                                                                                                                                                               Allah’a ulasmayi dileyen, birbirini seven, birbirini incitmeyen, kirmayan insanlar.
                Sevgili kardeslerim, ne zaman birisi size baskasini çekistirmek geregini duyarsa, bunu yaptigi zaman sizin göreviniz onu derhal durdurmaktir. Hiç kimsenin görevi hakli veya haksizdan birini seçip digerine karsi olmak degildir. Hepinizin görevi iki tarafi baristirmak, dost kilmaktir. O zaman göreceksiniz ki; hakli oldugu-nu iddia eden kisi, birçok konularda aslinda haksizdir. Karsi taraf ona, onun söyle-digi seyi yapmis olabilir ama o kisi böyle bir davranis biçimini hak etmek istikame-tinde, daha evvel karsi tarafa neler yaptigini size söylemeyecektir. Sadece taraftar toplamaya çalismaktadir.
                Seytan, insanlarin arasini böyle açar. Taraflardan birinin yaninda olur, digerine karsi olur. Halbuki ayni seytan, bir baska konusmada digerinden yanadir. O karsi tarafi da birinci tarafa düsman etmek için çalismaktadir. 1 ve 2 numarali taraflar oldugunu düsünün. 1 numarali taraf A’ya gidiyor. 2 numarali tarafin hakkinda konusuyor. Kendisine söyle söyle yanlisliklar yaptigini söylüyor. 2 numara da B’ye gidiyor. 1 numaranin kendisine söyle söyle kötü seyler yaptigini söylüyor. A ve B eger bu 1 ve 2 numaradan etki alirlarsa 1 ve A, 2 ve B’nin karsi-sinda oluyor. Ondan sonra bu 2’ye B’den baska C ekleniyor, D ekleniyor. A’ya F ekleniyor, Z ekleniyor ve iki karsi taraf olusuyor.
                  Hiç düsündünüz mü sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, neden Peygamber Efendimiz (S.A.V) hayatta oldugu sürece sahâbenin arasinda ikilik asla olusmadi? Çünkü O, bu nasihatleri onlara her zaman söylerdi. Her za-man, her sahâbe, karsisindaki kisinin Allah nazarinda kendisinden daha kiymetli olduguna inanirdi.
                  Hatirliyorsunuz degil mi, Hz. Ömer’in sehit olmak üzere olan kisilere elindeki su kabindan su ikram etmesi olayini? Birçok sahâbe derin yara almis ve sehit olmak üzereler. Hz. Ömer de elindeki suyla onlara ulasiyor. Hemen bir tane-sine uzatiyor su kabini. Tam birinci sahâbe su kabini alirken, gene sehit olmak üzere bir ikinci sahâbe: “Ya Ömer, su!” diyor. Kendisine su uzatilan birinci sahâbe diyor ki: “Ya Ömer, suyu ona ver. Onun benden daha fazla suya ihtiyaci var.” Bu kisi ki; sehit olmak üzere ve sehit olmak üzere olan, ölüme yaklasan kisinin en çok ihtiyaç duydugu sey, bütün hazinelerden daha kiymetli olan sey sudur. Ama sahâ-be baska bir sahâbe için diyor ki: “Onun benden daha fazla ihtiyaci var ya Ömer. Suyu ona ver.” Bu, sehit olmak üzere olan bir kisinin vasiyetidir. Bu vasiyete uyan Hz. Ömer kosarak ikinci sahâbeye ulasiyor, suyu uzatiyor. Tam ikinci sahâbe elini uzatip suyu alacakken, üçüncü bir sahâbe: “Ya Ömer, su!” diyor. Ikinci sahâbe de diyor ki: “Ya Ömer, suyu ona ver. Onun benden daha fazla ihtiyaci var.” Hz. Ömer bunu da ikincinin vasiyeti olarak kabul ediyor, kosarak üçüncüye ulasiyor, suyu uzatiyor, üçüncü sahâbe suyu içemeden sehit oluyor. Hz. Ömer su kabiyla ikinci sahâbeye ulasiyor, o da sehit olmus. Hz. Ömer birinciye geri dönüyor. O da sehit olmus. Hayatlarinin son deminde, kendileri için bütün hazinelerden daha degerli olan bir bardak suyu, baskalarina ikram edebilen bir sahâbe grubundan bahsedi-yoruz.
                 Mekke’deki sahâbe Medine’ye göçmek mecburiyetinde kaldiklari zaman, Medine’deki sahâbenin her seylerini esit olarak ikiye böldüklerini biliyoruz. Sevgili kardeslerim, hepsi baskalari için yasamislar. Mekke’den gelen kardeslerini, en büyük oranlarda dostluklarin sahibi olarak degerlendirmisler.
                  Sevgili kardeslerim, simdi sizler öyle misiniz? Bütün toplumlara sesleni-yorum. Dedikodunun, baskalarini kötülemenin ayyuka çiktigi bir Türkiye sergileni-yor. Dünya üzerinde dedikoduyu 600 yy, en az yapan ülke olan Osmanli’dan sonra bugün, bu ülke en çok dedikodu üretenlerden birisi haline gelmis.
                 Eee! Sevgili kardeslerim, ya sizler? Sizler Allah’in Resûl’üne lâyik bir cemaat olusturabildiniz mi? Öyle olan cemaatlerin aranizda var oldugunu hamd ol-sun ki biliyoruz. Bazi gruplar bunu gerçeklestirmis durumda. Onlarin arasinda bir anlasmazlik, gruplarin gruplara dost olmamasi olayi yok.
                  Sevgili kardeslerim, eger bize baskalarinin hatalarini söylemek üzere geliyorsaniz, bunu Allahû Tealâ’nin bir emri saniyorsaniz, bilin ki; bu Allah’in emri degildir. Allah’in yasak ettigi bir müessesedir. Kiminle anlasmazlik halindeyseniz, bu anlasmazligi derhal dostluga çevirmelisiniz. Son zamanlarda bize ulasan telefonlar artti. Birbirinizden sikâyet ediyorsunuz. Bize ulasiyorsunuz ve bizim onunla degil sizinle beraber olmamizi istiyorsunuz. Tabiatiyla sizinle anlasmazliga düsen kisi de bize ulasiyor. O da sizinle degil, onunla beraber olmamizi istiyor.
                  Ne yapmak istiyorsunuz sevgili kardeslerim? Bizi beraberinize alip, karsi tarafi ezmek mi istiyorsunuz? Onu cezalandirmamizi mi istiyorsunuz? Allah’in dostlari böyle bir görevle mi görevlendirilmeli? Yoksa anlasmazliklar daha olusurken siz bizatihi siz, sikâyet eden A, onunla dostlugu kurmak için hemen harekete geçmeli misiniz? sikâyet eden B, siz de A ile kaybedilmekte olan dostlugun yeniden kurulmasi için derhal temasa baslamali misiniz? Taraflardan birisi hatalidir, ikincisinde de mutlaka hata vardir. Hiç kimse sifir hatali olamaz.
                 Önemli mi sevgili kardeslerim, hatanin büyügünün kimde oldugu? Bir dostu kaybedeceksiniz, onu karsiniza alacaksiniz. Diyelim ki beni devreye sok-tunuz, biz de onu cezalandirdik. Ne geçti elinize? Söyler misiniz bana, onu ceza-landirma-mizdan zevk alacak kadar küçülecek misiniz? O zaman tasavvufta olabilir misiniz? O zaman Allah’in dostu olmaniz vasfi devam edebilir mi? Neyi hedefliyor-sunuz sevgili kardeslerim? Bize baskalarinin yanlislarini ulastirip, o baskasi veya baskalari hakkin da bizi etkilemeye çalismaniz hangi akla dayalidir?
                  Simdi diyeceksiniz ki: “Biz adaletin tecellisini istiyoruz.” O adalettin tecel-li etmesinden evvel, acaba sizin de hatalariniz yok mu diye düsünmeniz gerekmi-yor mu? Birisinin size istemediginiz tarzda davranmasinin arkasinda size ait yanlis-liklar olamaz mi?
                  Öyleyse sevgili kardeslerim, neden? Neden? Size karsi bir hata yapildi- ginda sanki siz hataliymissiniz gibi: “Haklisin, gerçekten ben bu konuda yanlis dav ranmisim ama bundan sonra sana karsi bu tarzda bir yanlisi hiçbir zaman yapma-maya çalisacagim. Benden emin olmani istiyorum. Biz seninle ayni yolun yolcusu oldugumuza göre, ayni mürside tâbî oldugumuza göre, ben seninle dostlugumu devam ettirmek istiyorum. Yanlis olarak degerlendirdigin o olay sebebiyle de sen-den af dilerim.” dediginiz anda olay bitmeyecek mi sevgili kardeslerim? O zaman bir düsman kazanacak yerde bir dost kazanmis olmayacak misiniz?
                 Iste sahâbe bunu yaptilar. Onlar birbirinin can düsmaniydilar. Neden? Çesitli kabilelere ayrilmislardi. Her kabiledeki insanlardan bir kismi, karsi kabileler tarafindan mutlaka öldürülmüstü. Kan davasi vardi aralarinda ve bu kan davasi kiyâmete kadar devam edecekti Peygamber Efendimiz (S.A.V) vaziyet etmeseydi duruma. Allahû Tealâ: “Siz birbirinizin can düsmaniydiniz sonra en büyük dostlar oldunuz. Allah kalplerinizi telif etti.” diyor. (Al-i Imran-103)       

Simdi eger Allah’in en yakini, sizin kalplerinizi telif edemiyorsa, o zaman ona yakin oldugunuzu iddia edebilir misiniz sevgili kardeslerim? Böyle bir iddianin sahibi olabilir misiniz? Ulastirdiginiz konularda, çok açik bir sekilde baskalarina dost olmadiginizi görüyorum. Onlari af etmeyi düsünmüyorsunuz. Onlara yaklasa-rak hatalarini konusmayi düsünmüyorsunuz. Oysaki böyle bir konu, o kisiyi, o ha-tayi bir daha yapmamasi konusunda kesin sekilde dogruya yöneltebilir. Bunu tercih etmiyorsunuz. Onunla hatasini konusarak düzeltmesini temin etmek yerine, bize ulastirmayi tercih ediyorsunuz. Bizim onu cezalandirmamiz, sizin için mutluluk ve-silesi olacak mi zannediyorsunuz? Hayir. Gerçekten öyle bir sey yapmis olsak, onun neden azarlandigi konusu sizin içinize bir ukde olur.
                 Sevgili kardeslerim, bununla yetinmeyerek, baskalarini da devreye soka-rak fikrinizin dogru oldugu tezini bize ispat etmeye çalismaniz da yanlis degil mi? Hakk’tan yana oldugumuzu unuttunuz mu sevgili kardeslerim? Kendinizi hakli görebilirsiniz ama bu, bizim sizinle birlikte olup karsi tarafi cezalandirmamiz için sebep teskil edemez. Sizin göreviniz de o olmalidir. Onu karsi taraf olmaktan çikarip, sizin tarafinizda kilmak, sadece ona dost olmanizla mümkün. Sevgili kardeslerim, karsisinda olmanizla degil, yaninda olmanizla mümkün olur.
                 Size karsi yanlis davranislarda bulunan birçok insan olacaktir. Onlarin hepsini terbiye etmekle ne siz görevlisiniz ne de biz görevliyiz. Eger hepiniz size yanlis davranan o kisiyi dost kilmak üzere harekete geçerseniz, bizim aramizdaki kardeslerime sesleniyorum; o zaman düsmanliklar biter. Bu bir teori degildir, bu bir tatbikattir. Gerçeklestirdiginiz zaman mutlak olarak Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamaninda bunun saglanmis oldugunu göreceksiniz. Tipki onlar nasil sagladilarsa, siz de saglayabilirsiniz. Hep dost olmuslar, baristirilmislar. Kan davasi olan kabile-lerin hepsi birbiriyle can dostu olmus.
                  Öyleyse eger bize ulasip da telefon edip de yarim saat hatta daha fazla bir süre, baska birini veya birkaç kisiyi hatali buldugunuzu bize ispat etmeye çalisi-yorsaniz ve bizim “yapmaniz lâzimgelen seyin, onlari bize kötülemek degil, yanlis hareket ettigini söylediginiz bu kisilerle, kendisine karsi yanlis davranilan kisi ara-sindaki dostlugu yeniden kurmak” oldugunu söylemememiz, hatalarin gerçek an-lamda hangi hüviyette oldugunu göstermez mi?
                  Yapmaniz lâzim gelen sey, iki taraf oldugunu kabul ettiginiz insanlardan bir tarafi tutup öbür taraf hakkinda her türlü negatif seyi bize ulastirmak mi? Yoksa iki tarafi biraraya getirerek bir sahit gibi, bir araci gibi, bir gerçek Allah dostu gibi onlara ulasip aralarini bulmak, yeniden kaybedilen dostlugu olusturmak, saglam lastirmak degil mi?
                Neyi amaçliyorsunuz? Insanlari devamli bize sikâyet etmek suretiyle? Onlardan bir tarafi tutmamizi ve onunla beraber iki taraf arasindaki düsmanligi bizim devreye girmemiz suretiyle güçlendirmemizi mi istiyorsunuz? Öyle yapaca gimizi ümit ediyor musunuz, gerçekten, sevgili kardeslerim ?
                 Mutlaka hepinizin hatasi vardir. Taraflardan birinin daha çok hatasi vardir. Digerinin daha az hatasi vardir ama hiç kimse hiç hatasiz degildir. Öyleyse güzelliklere ulasabilmek…
                 Sevgili kardeslerim, son zamanlarda sizlerden ulasanlar çok güzel bir manzarayi olusturmuyor. Devamli birbirinizi kötülüyorsunuz. Dedikodu adi verilen çok çirkin bir afet, her tarafi almis götürmüs.
                Sevgili kardeslerim, ne yaptiginizin farkinda misiniz? Dünyada en çirkin seydir dedikodu. Dedikodu, bir konudaki hatayi düzeltmek yerine, o hatayi herkesin kulagina daha genis boyutlarda ulastirmak mânâsini tasir. Çünkü sözün kendisine ulastigi her kisi, onu bir baskasina söylemek için can atacaktir, eger bu fikir yapisin daysa.
                 Biz insanlar baskasina anlatirken kelime kelime anlatamayiz. Mutlaka farkli kelimeler kullanacagiz, farkli cümleler kuracagiz ayni konuyu anlatmaya çalisacagiz. Ama ne kadar hüsnü niyet sahibi olsak, kendimizden bir seyler ilave etmek mecburiyetinde kalacagiz.
                 Böylece insanlar kendilerinin ne kadar önemli insanlar oldugunu baska sina ispat etmek için dedikodu yapar. Çünkü o sirada dikkatle dinleneceklerdir. Onlar için önemli bir sey bu. Hele her dedikodu yani bir baskasinin kuyrugunu çekmek o kisiyi o birkaç dakika içinde, belki baskasinin karsisinda önemli bir kisi haline getirir. Birkaç dakika… Ama sonra herkes o kisinin sadece bir dedikoducu oldugunu anlayacaktir.
                 Sevgili kardeslerim, gördügümüz o ki; toplum dedikodu adi verilen, her an hakikatlerin ötesine tasabilecek olan çok yanlis bir davranisin zebunu olmustur, esiri olmustur. Böyle davranan bir kardesimiz, acaba utanç duymaz mi? Allahû Tealâ bu konuyu, dedikoduyu kesinlikle devre disi birakmis, yasak kilmis. “Baska larinin hatasini baskalarina götürmeyin, ulastirmayin.” diyor. Göreviniz, ulastirarak insanlarin arasini açmak degildir. Birbirine karsi dargin olan, anlasmaz liga düsen kardeslerimizi bulup iki tarafi biraraya getirip dost kilmaktir. Anlasmazliklari yok etmektir.
                 Sevgili kardeslerim, seytan Allah'in en çok deger verdigi bu toplumu ancak böyle çökertebilir. Eger sizler bizim kardeslerimizseniz, Allah'in emirlerini aliyor ve o emirleri yapmaya çalisiyorsaniz, o zaman yaptiginiz sey Allah'in emir-lerini tatbik etmek olmuyor, O’nun emirlerine karsi çikmak oluyor. Bir toplumu kemiren en büyük afet dedikodudur sevgili kardeslerim.
                  Hep taraflar olusturursunuz. Birbirine kizan taraflar. Taraflar olusturun ama birbirini seven taraflar olsun bu. Nerede birbirine kizanlari, birbirinden sikâyet edenleri görürseniz, deyin ki: “Durun. Allah'in bize ulastirdigi talimat bu degil. Sen bu sözlerinle, beni o kardesimize karsi yanina almak istiyorsun. Senin yaninda ola-cagim ama ona karsi olacagim. Hayir, Allahû Tealâ bunu emretmiyor. Allah'in bana bu konudaki emri, seninle onu baristirmak. Hadi gel, beraberce o kardesimi ze gidelim. Senin ne ölçüde dogru söyledigini onun agzindan dinleyelim.” Baska- larini da alin ve orda biraraya gelerek, o iki kardesimizin arasindaki bu yüksün-meyi, bu kirilmayi, bu darginligi yok etmeye çalisin. Eger birazcik ugrasirsaniz, etraftaki 5-6 kisi, bu iki kardesimizin yanina gidip de onlari birlestirmeye, baristir-maya çalisirsa onu basardiginizi göreceksiniz.

Iste hepinizden bekledigim bu, sevgili kardeslerim. Küs avciligina çikin. Kim kime küsmüsse, kim kime darginsa onlari yakalayin. Gruplar halinde olun. Onlari mutlaka baristirmaya çalisin. Ama kas yapayim derken göz çikarmayin.
                  Sevgili kardeslerim, bu istikamette hepiniz, eminim ki su andan itibaren bir gayretin sahibi olacaksiniz. O zaman hatanizin ne kadar büyük oldugunu tespit edeceksiniz. Insanlara baskalarini kötülemenin, baskalarinin dedikodusunu yapma nin ne kadar yanlis bir sey oldugunu ispat etmis olacaksiniz. Dogru bir sey olabilir mi sevgili kardeslerim? Birisinden bahsediyorsunuz. Onun size göre yanlis bir dav- ranisini baskalarina anlatiyorsunuz. Onu kötülemis olmuyor musunuz?
                  Allahû Tealâ: “Birbirinizin hatasini gördügünüz zaman o hatayi örtün.” diyor. Siz baskalarina söylüyorsunuz. Allah’û Tealâ’nin emri, hata görüldügü za-man hatanin örtülmesi. Bunun mânâsi ne? Hatayi gördügünüz zaman o kardesi mizle açikça konusmalisiniz. “Bu senin davranisinda ben söyle bir hata görüyo-rum. Bak, o kardesimize bu konusmayi yaptiniz ama o sana kirildi. Hadi gel bera- berce gidelim, gönlünü alalim. Tekrar sizi baristirayim. Böylece daha birbirinize küsmeden, negatifin disina çikmadan o olayi bitirelim.” dediginiz zaman o karde- simiz sizinle beraber böyle bir ise girisecektir.
                    Hiç birinizin bilerek, isteyerek baska birine düsman olacaginizi ve bas- kalarini da etrafiniza toplayarak onun karsisindaki düsmanlarin sayisini arttirmak konusunda gayret edeceginizi, böyle bir seyi kabul etmem söz konusu olmaz. Bu kadar küçülemezsiniz.
                  Sevgili kardeslerim, davranislarinizi en güzele yöneltmelisiniz. Biz hepinizi o kadar çok seviyoruz ki; bu sevgimiz hepinize yeter. Hepinizi Allah için yasayan, sadece Allah için yasayan, Allah'a gönül vermis ve bütün kardeslerinin mutlulugu için gayrette bulunan Allah dostlari olarak düsünüyoruz. Böyle bir görün- tüye leke sürmek istemezsiniz diye düsünüyoruz.
                  Sevgili kardeslerim, gerçekten agizdan agza olaylar ulastirilirken yapi- lacak katkilar sebebiyle, dedikodu yapanlar, baskalarinin hatalarini daha üst boyut lara tasimis olmuyorlar mi? Ve bu bir korkaklik degil mi? Birisine su veya bu sebep le kizip onu yere vurmak için taraftar toplamaya çalismak degil midir dedikodu? Baskalarinin dedikodusunu yapmaksa, mutlaka iki taraftan birinin tarafini tutmak mânâsini tazammun etmiyor mu? Neden iki taraf arasindaki düsmanlik daha çok körüklensin de birbirine düsman kisi 1 kisiyken, 2 kisiyken 10 kisi olsun, 20 kisi olsun, 100 kisi olsun? Neden sevgili kardeslerim? 
                     Bizi niçin dinliyorsunuz? Allah'in güzelliklerini ve dogrularini size anla-talim diye degil mi? O dogrulardan ne zaman hayatiniza tatbik edilecek neticeleri hayatiniza tatbik edeceksiniz? Ne zaman Allah'in istedigi gibi, sahâbe gibi bir top-lum olusturacaksiniz?
                  Siz bu devrin sahâbeleri olmalisiniz. Böyle mi olacaksiniz sevgili kardes lerim? Birbirinizin kalbini kirarak, taraf tutarak, bizi kendinizle beraber baskalarina haddini bildirelim diye bir taraftar olarak kullanmak üzere mi? Yapmaniz lâzimgelen sey, insanlarla açik bir sekil de konusup dostluk elinizi uzatip eger bir hata yapmis larsa onu affedip onu kazanmak degil mi sevgili kardeslerim? Kalpler böyle telif edilmez mi?
                 Allahû Tealâ sahâbenin kalbini telif etmis. Bir kabile “Kan davasindan vazgeçtim.” diyor. Öteki kabile de vazgeçiyor. Ondan sonra bütün kabileler vazge çiyor. Önemli olan ilk adimdir. Ilk adimi atan olun. Eger aranizda baska kardesle rimizle bir anlasmazlik varsa bunu mutlaka ortadan kaldirin. Dost olun. Birbirinizi sevin. Anlasmazliklari baskalarina tasimayin. Baskalarinin dedikodusunu yapma- yin.
                Su anda dedikodusu yapilmayan hiçbir yer kalmamis vaziyette. Sevgili kardeslerim, bu nasil olur? Siz Allah'in dostlari, Allah'a en yakin insanlar, en çok sevdiklerinizin bile dedikodusunu yapacak kadar çürüdünüz mü? Ne zaman degi-seceksiniz? Allah'in güzelliklerini yasamak isteyenler, bu dedikodu adi verilen illet ten mutlaka kendilerini kurtarmalidir. Kendinize yazik ediyorsunuz sevgili kardesle-rim, can dostlarim, gönül dostlarim.
                  Allah'a yönelin. Size baskalarinin dedikodusu geldigi zaman o dedikodu yu edene deyin ki: “Bak sana bir teklifim var. Hadi gel seninle beraber o bahsetti gin kardesimize gidelim ve onunla barisalim. Sizleri birbirinize dost kilmak, bu be-nim görevim olmali. Hadi gel, beraberce gidelim. Ya da o kisiyi buraya çagiralim. Ama aranizdaki bu ufacik yanlisligi, daha büyümeden evvel mutlaka düzeltelim.”                                Iste bunu yapmanizi bekliyorum sizlerden. 
                 Hayir, sevgili kardeslerim, takip ettiginiz yol dogru degil. Baskalarini ez-mek için baska birisini vasita olarak yaniniza almaya çalismak, hele bu biz isek, büyük bir hatadir. Biz seytanin size telkin ettigi bu davranis biçimini benimsemeyi kabul de etmeyiz. Hepinizle beraber, hepinizi yekdigerine dost etmek için, dost kil-mak için, sevgili kilmak için vazifelendirildik. Kalpleri telif etmekle vazifelendirildik. Kalpleri birbirine düsman kilmak için, karartmak için degil.
                 Bu noktadan itibaren sevgili kardeslerim, hepinizden bekledigim bir sey var. Size baska birinin dedikodusunu yapmak üzere gelen, baska birisini kinayan, onu karalamak için gelen bir konusmaya sahit oldugunuz zaman onu ikaz etmek hepinizin boynuna borçtur. Bu ikaz hiçbir zaman o kardesinizi üzecek bir mahiyet almamalidir. Burada çok ince düsünmek ve davranmak mecburiyetindesiniz. O sö-zü söyleyen kisiyi yaptigina pisman etmek, onu huzursuz etmek degil niyetiniz. Sa-kin kas yapayim derken göz çikarmayin. O hayati yapmis diye o kisiyi azarlama ya, onu küçük düsürmeye kalkmayin.
                 Bu nazik konuda hepinize büyük görevler düsüyor. Her tarafta, bizlere çok seyler oldugu söyleniyor. Bunlari onlar söylemese de Allahû Tealâ bize söyle-yebilir.
                Sevgili kardeslerim, bizim üzerinde durmak istedigimiz sey, sizlerin tek bir toplumu olusturabilmeniz. Allah'a ulasmayi dileyen, birbirinin düsmani degil dostu olan, bu sebeple firkalara ayrilmamis olan tek bir toplum. Ne zaman bir toplum ara-sinda insanlarin birbirine dost olmadigi, hatta düsman oldugu bir ortam vücuda ge-lirse, orada tek toplum yoktur. Allah’a ulasmayi dileyenlerin olusturdugu tek firka, orada mevcut degildir. Firka parçalanmistir.
                  Sevgili kardeslerim, sözlerimi ümit ederim ki dikkatle dinlediniz. Ne yap-maniz lâzim geldigini ögrendiniz diye ümit ediyorum. Ve su anda meydani bos bulan dedikoducularin bu konudaki gayretlerine kapi açmayin. Size baskalari hak-kinda sikâyete gelen kardesinizi dikkatle dinleyin. Sonra da ona deyin ki: “Tamam, sen bu konuda haklisin. Ama o ne senin düsmanin ne de benim düsma nim. O bi-zim dostumuz. Hadi gel dosta gidelim. Aranizdaki o anlasmazligi hemen yok ede-lim.”
                 Ne zaman bir dedikodu duyarsaniz, kimin hakkinda olursa olsun, derhal o kardesinize bir ikazda bulunmaniz lâzim. “Bak kardesim, su anda sen bana bas ka birinin hatasini söylüyorsun. Yaptigin sey dogru mu? O hatayi yapan kardesimi ze, sen su veya bu sekilde bu seninle alâkali bir konuysa, gel hemen ikimiz bera-ber gidelim. Ben de sizi baristirayim. Sizleri dost etmeye çalisayim. Basarabiliriz diye ümit ediyorum. Eger konu, seni alâkadar etmeyen bir konuysa ama sen bana baskalarinin dedikodusunu yapiyorsan, o zaman bu konuda seni ikaz etmekle va-zifeliyim. Bana gelen emir bu istikamette. Sana gelen emir de bu istikamette. Bu bir dedikodudur. Ve bu dedikodudan vazgeçmelisin. Ayrica, dedikodu inanilmaya de-ger bir konu mu? O da meselenin ayri bir yönü.”
                  Sevgili kardeslerim, dedikodu fitne ve fesadin merkezini teskil eder. Öy-leyse hepiniz ikaz ediliyorsunuz. Dedikoduyu mutlak olarak önleyin. Ne zaman bu-nu duyarsaniz, onu söyleyen kisiyi derhal hepiniz birden ikaz edin. Sizi bir birlik olarak beraberlik olarak, dedikodu yapmayan bir toplum olarak görmek istiyor Allahû Tealâ. Öyleyse hidayet çagi ise çagimiz, sizler hidayetin temsilcileri iseniz sevgili kardeslerim, hidayet çaginin hidayetçileri olarak buna lâyik olmalisiniz. Mut-lak olarak bunlari gerçeklestirmekle vazifeli oldugunuzu sakin unutmayin.
                  Sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, dedikodulara, birbi-rinin arkasindan konusmalara, baskalarini sikâyetlere paydos demenin zamani geldi. Allahû Tealâ’nin emri budur. Bizim görevimiz de size emirleri intikal ettirmek-tir. Öyleyse O’na, bu dünyada en çok lâyik olanlar mevkiinde olmak zorunda oldu-gunuzu sakin unutmayin. Bu vakfin mensuplari, bize tâbi olanlar.Baskalari ne ya-parlarsa yapsinlar, bu onlari izam eder. Ama siz baskalariyla ayni kantarda tartil-mayacaksiniz. Siz hidayet çaginin temsilcilerisiniz. Öyleyse size yakisan davranis biçimlerini sergilemek, konunun esasini teskil eder.
                 Hepinizi, Allah'in yolunda bütün dogru davranislarin sahibi olmaya davet ediyorum sevgili kardeslerim. Bu, Allah'in davetidir. Allahû Tealâ’nin hepinizi bu ko-nudaki bütün hedeflere ulastirmasi dualarimizla ve dileklerimizle, sizleri bu dilekle-re ulastirsin diye Allahû Tealâ’ya dualar ederek sözlerimizi insallah burada tamam-liyoruz.    

 


Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol