Ekle

HAKİKAT VE DÜNYA WEB GROUP
İLETİŞİM FORMU
ZİYARETÇİ FORMU
1 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 1-
2 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 2 -
3 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 3 -
4 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 4 -
5 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 5 -
6 - EDA GÜLNİHAL ANKARA - İNCİ TANELERİ - 6 -
7- EDA GÜLNİHAL - WİNDOWSLİVE 1
SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - 3 -
1 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 1 - RESUL VE NEBİİ KAVRAMI
2 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU - 2 - MEALLERDE GİZLENEN HİDAYET SIRLARI
3 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - 3 - KULLUK VE İBADET
4 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 4 - ALLAH KALP GÖZÜYLE GÖRÜLÜR
5 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 5 - ALLAH C.C AYET-İ KERİMELERİ PEYGAMBER OLMAYANLARADA GÖNDERİRMİ
6 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 6 - NEFSİ ISLAH EDEN AMELLER
7 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 7 - MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİ
8 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 8 - HADİS-İ ŞERİF ANEKTODLARI
9 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 9 - HİDAYET SIRAT- I MUSTAKİYMDİR
10 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 10 - HİDAYET VE DALALET
11 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 11 - HİKMET - İ İLAHİ
12 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İHLAS
15 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 15 - LA İLAHE İLLALLAH
13 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 12 - İSLAM VE İRFAN
14 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 14 - CENNETE GİDEN YOL
16 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 16 - MEHDİ A.S
17 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 17 - MEHDİ A.S VE ÇIKIŞI
18 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 18 - MEHDİ A.S VE İRŞADI
19 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 19 - MÜRŞİD - İ KAMİL
20 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 20 - MÜRŞİDE TAABİYET
21 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 21 - NEFS TEZKİYESİ
22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 22 - RUH VE VÜCUD
23 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 23 - TAKVA VE İSLAM
24 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 24 - ALLAHA TESLİMİYET
25 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 25 - ULUL ELBAB
26 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 26 - ZAN VE MÜSLÜMAN
27 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 27 - ZİKİR VE ZİKİR EHLİ
28 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 28 - MÜSLÜMAN ZULMETMEZ
29 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 29 - ZÜHT VE İSLAM
30 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 30 - HUKUK AHLAK VE İSLAM
31 - TASAVVUF NURU - HÜLYA - KONU 31 - AİLE VE İSLAM
TURKISC PEOPLE FOLK MUSIC BOX
HAKİKAT VE DÜNYA FACEBOOK

22 - TASAVVUF NURU - HÜLYA

KONU 22 - RUH VE VÜCUD
 
http://www.eda-trabzon34.tr.gg



Ruh Vücuttan Çikarsa Kisi Ölür
Sizlere, dînimize sokulan hurafelerden “Ruh vücuttan ayrilirsa insan ölür.” hurafesini açikliyacagiz

Sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allah’a sonsuz hamd ve sükrederiz ki bir defa daha bir zikir sohbetinde Allahû  Tealâ bizleri birlikte kildi.

Bir kisim insanlar derler ki: “Insana hayat veren ruhtur. Ruh vücuttan ayrilirsa kisi ölür.” Allahû Tealâ ise buyuruyor ki: “Hayati Biz veririz ve hayati Biz aliriz. Yaratan ve öldüren sadece Allah’tir.” diyor.
 

-67/MULK-2: Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azîzul gafûru.
“Sizin hanginizin en güzel ameli yapacagini” imtihan etmek için ölümü ve hayati yaratan O’dur. Ve O; Aziz’dir, Gafûr’dur.


Yaratan ve öldüren sadece Allah’tir. Öyleyse ruh, insana hayat veremez. Ruh da bir yaratiktir. Allahû Tealâ’nin Zat’indan baska hersey yaratiktir. Hayat veren ve hayati alan Allah’tir. Öyleyse sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allah ile olan iliskilerimizde bütün dizayn Allah’indir. Yaratan Allah ve öldüren Allah’tir.
Simdi gelin sizlerle beraber bir bakalim; Allahû Tealâ bizlerden ne istiyor. Sevgili kardeslerim, Allahû Tealâ ruhumuzu hayatta iken Kendisine ulastirmamizi istiyor ve bunu üzerimize birçok defa farz kilmis. Iste Fecr Suresinin 27, 28, 29 ve 30. âyetleri:

-89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).
Ey mutmain olan nefs!

-89/FECR-28: Irciî ilâ rabbiki râdiyeten mardiyyeh(mardiyyeten).
Rabbine dön (Allah’tan) razi olarak ve Allah’in rizasini kazanmis olarak!

-89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettigin ve ruhunu Allah’a ulastirdigin zaman Bana kul olursun) kullarimin arasina gir.

-89/FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.


“Ey mutmain olan nefs! Allah’tan razi ol ve Allah’in rizasini kazan. Radiye ve Mardiyye mertebelerinin sahibi ol. Ey ruh! Allah’a rücû et.”
“Irciî ilâ rabbiki: Rabbine geri dön. Geri dönerek Rabbine ulas.” diyor.
“Kullarimin arasina gir ve cennetime gir.” diyor.
Önce nefse sesleniyor. Emmare, Levvame, Mülhime ve Mutmainne kademeleri ilk 4 kademedir. Bu 4. kademedeki birisine sesleniyor: “Ey mutmain olan nefs!” 4. kademe.
“râdiyeten mardiyyeh” diyor. Radiye kademesi, 5. kademe, 5. gök katini temsil eder. Mardiyye kademesi 6 gök katini temsil eder. Tezkiye kademesi de 7. gök katini temsil eder.
Iste sevgili kardeslerim, Allahû Tealâ burada nefse hitap ediyor. “Ey mutmain olan nefs!” diye. Onun Allah’tan razi olmasini ve Allah’in da rizasini kazanmasini istiyor. Ve böylece Rabbine (Allah’a), geri dönmesi isteniyor.
Nefsin tezkiyesi, ruhun Allah’a dönüsünün belgesidir. Nefs tezkiyesiz Allah’a dönüs söz konusu degildir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-73/MUZEMMIL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin Ismi'ni zikret ve herseyden kesilerek O’na ulas.


“Ve Allah’in ismiyle ‘Allah, Allah, Allah, Allah…’ diye zikret ve herseyden kesilerek Rabbine ulas.”
Öyleyse Allahû Tealâ’nin hepimizden istedigi sey, zikirle ruhumuzu Allah’a ulastirmamizdir. Allahû Tealâ buyuruyor:

-51/ZÂRIYÂT-50: Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).
Öyleyse Allah’a firar edin (kaçin ve siginin). Muhakkak ki ben, sizin için O’ndan (Allah tarafindan gönderilmis) apaçik bir nezirim.


“Öyleyse Allah’a kaç, Allah’a sigin.” diyor Allahû Tealâ.
Allah’a ruhumuzun kaçmasi, ulasmasi, Allah’a siginmasi, Allah’in Zat’inda yok olmasi söz konusu sevgili kardeslerim.
Allahû Tealâ, insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a ulasmasini üzerimize farz kilan emrini gönderiyor: Rad Suresinin 21. âyet-i kerimesinde:

-13/RA'D-21: Vellezîne yasilûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahsevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’in (ölümden evvel), Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi (ruhlarini), O’na (Allah’a) ulastirirlar. Ve Rab’lerine karsi husû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


“Ve onlar Allah’in Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi, O’na (Allah’a) ulastirirlar.”
Bir sey var: Ruhumuz. O’nun Allah’a ulastirilmasi üzerimize farzdir ve bu farzin yerine getirilmesi söz konusudur. Iste sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, farzi yerine getirmek, ruhu Allah’a ulastirmak hepimizin üzerine Allahû Tealâ tarafindan emir seklinde tecelli eden bir farzla farz kilinmistir.
Farz nedir? Kur’ân’da hangi konu, biz insanlara Allahû Tealâ tarafindan bir emir suretinde sunulmussa, o bir farz hüküm dogurur. Burada da “Allahû Tealâ’nin Allah’in Allah’a ulastirilmasini emrettigi seyi; ruhu, onlar Allah’a ulastirirlar.” diyor. Allahû Tealâ ruhumuzun Allah’a ulastirilmasini emretmis, üzerimize farz kilmistir. Allahû Tealâ söyle buyuruyor:

-6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yesrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudillehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulastirmayi dilerse onun gögsünü yarar ve (Allah’a) teslime (Islâm’a) açar. Kimi dalâlette birakmayi dilerse, onun gögsünü semada yükseliyormus gibi daralmis, sikintili yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanlarin üzerine pislik (azap, darlik, güçlük) verir.


“Allah kimi Kendisine ulastirmayi dilerse, Allah kimin ruhunu Kendisine ulastirmayi dilerse onlarin gögsünü yarar ve Allah’a teslim olmaya açar.”
Kimlerden bahsediyor Allahû Tealâ? Insanin fizik vücudunun Allah’in Zat’ina ulasmasi hiçbir sekilde mümkün degildir. Bu dünya hayatini yasarken böyle bir sey mümkün degildir. Ama dünya hayatini yasarken, ruhumuzun Allah’a ulastirilmasi, Allah’in talebine bagli olarak karsimiza çikiyor. Allahû Tealâ ruhumuzu Kendisine ulastirmayi diliyor.
“Allah kimin ruhunu Kendisine ulastirmayi dilerse onlarin gögsünü serh eder (yarar) ve teslime açar.” diyor. Ne demek istiyor? O kisinin önce ruhunu Allah’a teslimini açar, sonra fizik vücudunu kisi teslim edecektir. Ruhun Allah’a teslimi, vücudumuzdan ayrilarak Allah’a dogru seyr-i sülûk isimli bir yolculuk yapmasiyla ve Allah’in Zat’ina ulasmasiyla mümkündür. Allahû Tealâ diyor ki:

-4/NISÂ-58: Innallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niimmâ yeizukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. Insanlar arasinda hakemlik ettiginiz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, bununla size ne güzel ögüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, isiten ve görendir.


“Allah emanetleri, o emanetlerin ehline (sahibine) teslim etmenizi emreder.” diyor.
Ruhumuz ilk emanettir. Allah’a mutlaka biz hayatta iken geri dönmesi üzerimize gördünüz ki; bu âyet-i kerimede de farz kilinmistir. Ikinci teslim edecegimiz varlik fizik vücudumuzdur. O da farzdir.
Birincisi 21. basamakta Allah’a ulasir.
Ikincisi 25. basamakta Allah’a ulasmaz ama Allah’in bütün emirlerini yerine getiren, yasaklarini islemeyen bir hüviyet kazanarak Allah’a teslim olur.
Üçüncüsü nefsimizin Allah’a teslimidir. Daimî zikirle nefsimizin kalbindeki bütün afetler yok oldugu zaman biz Allah’a nefsimizi teslim etmis oluruz. Sonra neticede irademizin teslimi söz konusudur. Irademizi Allahû Tealâ teslim alir ve o noktadan itibaren devamli Allah’tan emirler alan ve bu emirleri gerçeklestiren bir insan çikar ortaya. Iradesi Allahû Tealâ tarafindan teslim alinmis olan birisi… Bu insan, irsad makamina tayin edilen birisidir.
Demek ki sevgili kardeslerim, ruhun Allah’a ulasmasi söz konusudur. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yesâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mi?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, diledigi kimseyi dalâlette birakir ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulastirir (hidayete erdirir).”


“Allah dalâlette olanlari birakir.” diyor.
Yani: “Onlarla ilgilenmez.” anlamina diledigini dalâlette birakir. Dalâlette olan kisilerin dalâlette kalmayi dilemeleri halinde Allahû Tealâ onlara müdahale etmez.
Sonra diyor ki: “Ama o dalâlette olanlardan (Allah’a ulasmayi dilemeyen herkes dalâlettedir.) kim Allah’a ulasmayi dilerse, Allah onlari mutlaka Kendisine ulastirir.” (Buradaki ‘onlari’; “Onlarin ruhlarini Kendisine ulastirir.” mânâsinda kullaniyor.)
Fizik vücudumuzun da nefsimizin de Allah’a ulasmasi mümkün degildir. Allah’a ulasan sadece ruhumuzdur. Ruhumuzun Allah’a ulastigi, Sura Suresinin 13. âyet-i kerimesinde bir defa daha ifade ediliyor. Allahû Tealâ orada diyor ki:

-42/SÛRÂ-13: Serea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel musrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yesâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettigi (farz kildigi) seyi (seriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) firkalara ayrilmayin.” diye Hz. Ibrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. Isa’ya vasiyet ettigimiz seyi sana da vahyederek, size de seriat kildi. Senin onlari, kendisine çagirdigin sey (Allah’a ulasmayi dileme) müsriklere zor geldi. Allah, diledigini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulastirir (ruhunu hayatta iken Kendisine ulastirir).


“Allah diledigini Kendisine seçer.”
Insanlarin çogunu gerçekten Allahû Tealâ Kendisine seçer.
Allahû Tealâ: “Ama o seçtiklerinden kim Allah’a ulasmayi dilerse, onlarin ruhlarini Kendisine ulastirir.” diyor. Seçtiklerinden kim Allah’a ulasmayi dilerse, onlarin ruhlarini Kendisine ulastirir.
Öyleyse sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allahû Tealâ’nin açik bir sekilde ifade ettigi gibi insanlarin ruhlarini Kendisine ulastirmasi söz konusudur. Allahû Tealâ’nin dizayninda ruhumuzun Allah’in Zat’ina hayatta iken ulasmasi söz konusudur.
Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-18/KEHF-17: Ve teres semse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takriduhum zâtes simâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen mursidâ(mursiden).
Ve günesin dogdugu zaman magaralarinin sag tarafindan geldigini ve battigi zaman sol taraftan onlarin yanlarindan geçtigini görürsün. Ve onlar, onun (magaranin) genis sahasi içinde bulunuyorlardi. Iste bu, Allah’in âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulastirirsa, iste o hidayete ermistir. Ve kimi dalâlette birakirsa (kim Allah’a ulasmayi dilemezse) artik onun için velî mürsid (irsad eden evliya) bulunmaz.


“Allah kimin ruhunu Kendisine ulastirirsa, o zaman o kisi hidayete erer.” diyor.
Öyleyse âyet-i kerimeler açik ve kesin bir biçimde bir gerçegi vurguluyor: Insan ruhunun hayatta iken Allah’a dönüsü. Iste bu, adina hidayet dedigimiz olaydir. Çagimizin çekici unsuru, lokomotifi… Çagimizin hidayet çagi oldugunu unutmayin sevgili kardeslerim. Hidayet çaginda yasiyoruz. Hidayet çagi, Allahû Tealâ’nin bir dizaynini içeriyor. Hidayet çagi: Asr-i Hidayet.
Allahû Tealâ, Al-i Imran Suresinin 73. âyet-i kerimesinde hidayetin tarifini yapiyor:

-3/ÂLI IMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yesâ’(yesâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve sizin dîninize tâbî olandan baska kimseye inanmayin. (Habibim) de ki: “Hiç süphesiz HIDAYET, Allah’in (Kendisine) ulastirmasidir. (Insan ruhunun ölümden evvel Allah’a ulasmasidir.) Size verilenin bir benzerinin baska birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katinda (sizlerle) tartisacaklari için mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Hiç süphesiz fazl, Allah’in elindedir. Onu diledigine verir.” Ve Allah, Vâsi’un Alîm’dir. (Allah herseyi kusatan ve herseyi bilendir.)


“innel hudâ hudallâhi”
Inne: Muhakkak ki
el hudâ: Hidayet
hudallâhi: Allah’a ulasmaktir.
Ruhun Allah’a ulasmasidir.

-2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onlarin dînine tâbî olmadikça (uymadikça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razi olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulasmak (var ya) iste o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eger onlarin hevalarina uyarsan andolsun ki; Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardimci olur.


            “inne hudâllâhi huvel hudâ”
Inne: Muhakkak ki
hudallâhi: Allah’a ulasmak.
huve: Iste o
el hudâ: Hidayettir.
Öyleyse ruh adi verilen bir varlik tasiyoruz. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

-32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teskurûn(teskurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (isitme hassasi), basar (görme hassasi) ve fuad (idrak etme hassasi) kildi. Ne kadar az sükrediyorsunuz.


“Biz insana ruhumuzdan üfürdük sonra ona fuadler verdik.” diyor.
Yani görme, isitme ve idrak etme. “Göz, kulak ve kalp; bu uzuvlari kullanarak insanlarin görmesini temin ettik, isitmesini temin ettik ve idrak etmesini temin ettik, ruhumuzu üfürdügümüz insanlara.” diyor Allahû Tealâ.
Bütün insanlara ruhlarini üfürüyor. Allah ruhundan üfürüyor ve öyle bir sonsuz ki; ruh bütün insanlarin vücutlarini kapliyor. Saçinin her teline kadar ruh, fizik vücudun aynidir. Görüntü itibariyle hiçbir farki yoktur. Ruhumuz fizik standartlarda da görünebilir, fizik de olabilir. Meselâ bir insan Ankara’dadir. Ankara’da herkes onu orada hayatta iken ayni gün görür, isitir. Ayni günler diyelim ama ayni zamanda o kisiyi hac’da da görünür olur, onlarla da konusur, onlarla da dostluklar kurar ama ikincisi fizik vücut degildir, Kabe’de olan ruhtur. Ama birçok insan onu orada görmüstür, konusmustur; hatta bir süre sonra dönüp o günleri yad etmislerdir beraberce, herkesin gözü önünde bir toplantida.
Sevgili kardeslerim, ruh adi verilen bir varligimiz var ve bu ruh Allah’a geri dönmek özelliginin sahibidir. Iste Allahû Tealâ insanlarin basinin üzerine salâh makaminin 5. kademesine ulastiklari zaman bir ruh gönderir. Bu ruh, o kisinin kendi ruhudur. Ruh tayyi mekâni gerçeklestirmesi için ona Allahû Tealâ tarafindan bir ni’met olarak verilir. Allah’in bir ni’metidir. Kim salâh makaminin 5. kademesine ulasip da Allahû Tealâ onun iradesini teslim alirsa, onun basinin üzerine o kisinin kendi ruhunu gönderir. Ondan evvel basinin üzerinde ne vardi? Ondan evvel de gene bir ruh vardi ama bu, devrin imanin ruhu idi. Devrin imamin ruhu, kim Allah’a ulasmayi diler de 12 tane ihsanla mürsidine ulasirsa; o kisi için bir deger ifade eder. O kisi mürsidine ulastigi zaman basinin üzerine devrin imaminin ruhu gelir ve o kisinin ruhuna: “Senin Allah’a mülâki olma günün geldi.” der. Iste Mum’in Suresinin 15. âyet-i kerimesi bunu söylüyor:

-40/MU'MIN-15: Refîud derecâti zul ars(arsi), yulkir rûha min emrihî alâ men yesâu min ibâdihî li yunzire yevmet telâk(telâki).
Dereceleri yükselten ve arsin sahibi olan Allah, kullarindan (Kendisine ulastirmayi) diledigi kisinin (Allah’a ulasmayi diledigi için Allah’in da Kendisine ulastirmayi diledigi kisinin) üzerine (basinin üzerine) Allah’a ulasma gününün geldigini (o kisinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’in emrini teblig edecek) bir ruh (devrin imaminin ruhunu) ulastirir.


“Dereceleri yükselten ve arsin sahibi olan Allah.”
Konu, dereceleri yükselmesiyle ve arstaki meleklerle alâkalidir. Bir kisi mürsidine ulastigi zaman onun bütün günahlari sevaba çevrilir. Eger Allah’a ulasmayi dilemisse… Sadece Allah’a ulasmayi dileyen ve Allahû Tealâ’dan 12 tane ihsan alan ve ihsanla tâbî olanlar için geçerlidir. Bu 12 tane ihsanin alinmasiyla o kisi mürsidine ulasir, tâbî olur olmaz basinin üzerine Mu’min Suresinin 15. âyet-i kerimesi geregince devrin imaminin ruhu gelir.
Allahû Tealâ onun günahlarini, günah derecatini örtecektir. Allah’a ulasmayi diledigi anda zaten örtülmüstür. Mürsidine ulasip tâbî oldugu anda bir defa daha af edilmek suretiyle günahlari sevaba çevrilir ve basinin üzerine devrin imaminin ruhu gelir, yerlesir. Âyet-i kerimenin devami söyle:
“Dereceleri yükselten ve arsin sahibi olan Allah, kullarindan lâyik olanlarin üzerine (baslarinin üzerine) emrinden bir ruh gönderir.” O kisiye yevm’et talâkinin, mülâki olma gününün geldigini haber vermek için. (Yevm; gün, talâk ta mülâki olma, ulasma muhtevasinin dizaynidir.)
Allahû Tealâ âyet-i kerimesinde diyor ki: “O ruha Allah’in emrinden ruh gönderilir. Allah’in emrinden olan o ruh, devrin imaminin ruhudur. Bu ruh, o kisinin basinin üzerine gelir ve der ki o kisinin ruhuna: “Senin Allah’a ulasma günün, Allah’a mülâki olma günün, ulasma günün geldi. Ilka olma günün, vasil olma günün geldi. Vücudu terk et. Allah’a dogru yola çikiyorsun.” Ruh vücudu terk ederek hangi mürside tâbî olmussa onun dergâhina ulasir, oradan da devrin imaninin dergâhina ulasir. O dergâhtan itibaren gök katlarini birer birer çikarak 6-7 aylik bir zaman devresi içerisinde ruh Allah’a ulasir. (Bizim zamanimizda süre çok daha uzundu. Meselâ bizim seyr-i sülûkumuz 1,5 yil sürmüstür.)
Öyleyse sevgili kardeslerim, Allah’a insan ruhunun hayatta iken ulasmasi, vasil olmasi diye bir olayla karsi karsiyayiz. Bu gerçegi saklamaya çalisan birtakim âlimler çikmis ve demisler ki: “Ruh vücuttan ayrilirsa insan ölür çünkü insana hayat veren ruhtur.” Allahû Tealâ da diyor ki: “Hayati Biz veririz, (hayata getiren Biziz), hayati alan da (öldüren de) Biziz, yaratan da, hayata getiren de öldüren de Biziz.”
Öyleyse sevgili kardeslerim, Allahû Tealâ ruhun hayatta iken Allah’a ulasmasini emretmistir ve ruhun Allah’a geri dönmesi sarttir. Üzerimize gördünüz ki defaatle farzdir. Böyle bir neticeye ulasabilmek için Allahû Tealâ önce “Allah’a ulasmayi dilemeyi” yani ruhumuzu Allah’a ulastirmayi dilememizi farz kilmistir.
Dilemezsek ne olur? Dilemezsek sevgili kardeslerim, dilemezsek hersey tersine döner. Bir insan ruhunu Allah’a ulastirmayi dilerse Allah’in cennetine muhatap olur. Muhakkak cennete girer. Ama dilemezse, Allah’a ulasmayi dilemeden ölürse gidecegi yer cehennemdir. Öyleyse bu konuda Allahû Tealâ Yunus Suresinin 7 ve 8. âyet-i kerimesinde ne diyor bakalim:

-10/YÛNUS-7: Innellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulasmayi (hayatta iken ruhlarini Allah’a ulastirmayi) dilemezler. Dünya hayatindan razi olmuslardir ve onunla doyuma ulasmislardir ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardir.

-10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Iste onlarin kazandiklari (dereceler) geregince varacaklari yer atestir (cehennemdir).


Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Onlar (bir kisim insanlar) Bize (Allah’a) mülâki olmayi kesinlikle (inne: muhakkak suretle) dilemezler. Onlar dünya hayatindan razidirlar, dünya hayati ile doyuma ulasirlar. Onlar Allah’in âyetlerinden gâfil olanlardir. Gidecekleri yer, kazandiklari dereceler itibari ile atestir, cehennemdir.”
Öyleyse Allah’a ruhumuzun ulasmasi için evvelâ ulastirmayi dilememiz lâzimdir. Eger dilemezsek hem gidecegimiz yer cehennemdir hem de Allah’in âyetlerinden gâfil oldugumuz için Allah’in âyetlerini bilmedigimiz için O’nu dilemiyoruz, istemiyoruz.
Sevgili kardeslerim, bu bapta gördüklerimiz açik ve kesindir. Insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a mutlaka ulasmasi söz konusudur. Unutmayin sevgili kardeslerim, intihar eden kisi Kur’ân-i Kerim’e göre mutlaka cehenneme girer. Allahû Tealâ Islâm’da açik ve kesin bir hüküm koymustur. Kim intihar ederse yani kendisini öldürürse, kendisini öldüren o kisinin kiyâmette gidecegi yer cehennemdir. Ebediyyen kalmak üzere... Intihar, Allahû Tealâ tarafindan kesin sekilde yasaklanmistir. Cezasi da cehennemdir.
Öyleyse Allahû Tealâ “Rabbine geri dön.” diyor. “Irciî ilâ rabbiki: Rabbine geri dön.” emri bir “Intihar et.” emri olabilir mi? Rabbe geri dönüs, Allah’a geri dönüs, ruhun geri dönmesidir ve de böyle bir sey emir olduguna göre ruhumuzu hayatta iken Allah’a ulastirmak mecburiyetindeyiz. Emir olarak verildigine göre Allahû Tealâ kimseye intihara emri vermez. Kur’ân-i Kerim’de neyi farz kilmissa, o üzerimize borçtur, mutlaka yapilmasi gerekir. Eger bu bir ölüm emri ise herkesin intihar etmesi gerekirdi, kendini öldürmesi gerekirdi. Oysaki gene Kur’ân-i Kerim, intihar edenin gidecegi yerin cehennem oldugunu söylüyor. Allah’in yazdiklarina tenakuz olabilir mi? Böyle bir seyin mümkün olmadigini biliyoruz. Birbirini nakzeden iki tane husus Kur’ân-i Kerim’de bulunmaz.
Öyleyse sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, görülüyor ki Allah ile olan iliskilerimizde Allahû Tealâ bütün insanlarin ruhlarini Allah’a ulastirmalarini farz kilmistir. Bu farz, Allah’a ulasmayi dilemekten (geliyor) geçiyor. Ondan sonra mürside ulasip tâbiiyet, sonra ruhun Allah’a Allahû Tealâ tarafindan ulastirilmasi. Üstelik ruhumuzu Allahû Tealâ Kendisine ulastirmayi garanti ediyor. Yukarida 2 âyet-i kerime söylemistik. Kim Allah’a ulasmayi dilerse Allahû Tealâ mutlaka o kisilerin ruhlarini Kendisine ulastiriyor.
Sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allah’in dizayni açik ve kesindir. O, insani yaratmistir. Bir nefs, bir ruh, bir fizik vücut; bir üçlüyle. Nefs afetlerle dolu, ruh hasretlerle dolu yani karanlik kadar aydinlik. Allahû Tealâ’nin ne emir verdigi açiktir. Emir, ruhumuzu Allah’a ulastirmaktir.

-39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulastirmayi dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardim olunmazsiniz.


“Üzerinize azap gelmeden evvel Allah’a yönelin, Allah’a ulasmayi dileyin ve Allah’a teslim olun.”
Neyi teslim edecegiz? Önce ruhumuzu (22. basamak), sonra fizik vücudumuzu (25. basamak), sonra nefsimizi (26. basamak), sonra irademizi (28. basamagin 5. kademesi).
Öyleyse sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allah’a sonsuz hamd ve sükrederiz ki bir defa daha bir zikir sohbetinde birlikte olduk ve “Ruh vücuttan çikarsa insan ölür.” seklindeki bir hurafenin asla geçerli olmadigini böylece ögrenmis olduk.
Sevgili kardeslerim, can dostlarim, gönül dostlarim, Allahû Tealâ hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulastirmasini Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi insaallah burada tamamlamak istiyoruz. Allah hepinizden razi olsun.

 


Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol